DERİN NOKTALAR

Çember İçindeki Suriye

ABD nin Suriye de bir futbol maçı ile fitilini ateşlediği Kürt ayaklanmalarının aslında Suriye için zor geçecek günlerin bir başlangıcı olduğu mesajlarının şimdi de yine ABD tarafından planlanarak sonuçlandırılan Lübnan eski Başbakanı olan Refik Hariri nin bombalı bir suikast sonucu öldürülmesi olayıyla yeniden ABD ve Suriye arasının gerilmesiyle karşılıklı söylenen ve icra edilenleri bölümler halinde sizlere aktarmaya çalışacağız.

Birinci Bölüm: 14.02.2005 tarihli haberde, Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta eski başbakanlardan Refik Hariri'ye suikast düzenlendi. Bomba yüklü bir araçla yapılan saldırıda Hariri hayatını kaybetti. Saldırıda Hariri'nin yanı sıra en az 9 kişi öldü, onlarca kişi de yaralandı. Görgü tanıkları, Aziz George Oteli yakınlarındaki patlamaya bomba yüklü bir aracın neden olduğunu söyledi. Saldırıda Lübnan'ın eski başbakanı Refik Hariri'nin hedef alındığı ve konvoydaki araçların da alev aldığı kaydedildi. Yerel basın, çok sayıda aracın ve binanın zarar gördüğünü duyurduğu saldırıda Hariri'nin korumalarından da ölenler olduğunu kaydetti. Patlama, Hariri'nin konvoyu Beyrut sahilindeki meşhur bulvardan geçerken meydana geldi.

Patlamanın etkisiyle ünlü St George Oteli'nin ön cephesinin büyük zarar gördüğü, çok sayıda balkonun binadan koptuğu belirtiliyor.Patlamanın meydana geldiği caddede, yaklaşık 20 arabanın ters dönmüş bir şekilde yandığı, çok sayıda binanın da hasar gördüğü bildiriliyor. Lübnan'da 1975 ile 1990 yılları arasındaki iç savaş sonrasında bu tür saldırılar olmuyordu. Ekim ayında da, hükümet ve muhalefet grupları arasında gerilimin tırmandığı bir ortamda, muhalefetten bir politikacı, bomba yüklü bir araçla düzenlenen suikastta öldürülmüştü. Büyük bir servete de sahip olan Refik Hariri, 1990'da iç savaşın sona ermesinin ardından ülkeyi uzun yıllar yönetmişti. Ekim ayında görevden ayrılan Hariri, o günden bu yana muhalefette yer alıyordu. Hariri, Suriye yanlısı Cumhurbaşkanı Emil Lahud ile uzun yıllardır mücadele halindeydi.

Bu habere ilişkin 16.02.2005 tarihli ABD ile ilgili haberde de, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Lübnan eski başbakanı Refik Hariri'nin (yanda) öldürülmesinin ardından Suriye'deki büyükelçisini geri çekti. ABD Dışişleri Bakanlığı, büyükelçinin Suriye hükümetine Hariri suikastıyla ilgili endişelerini dile getiren bir nota verdikten sonra Washington'a çağrıldığını belirtti. Sözcü, Amerika'nın Hariri'nin ölümünden doğrudan Şam yönetimini sorumlu tutmadığını ifade etti; ancak, olayın, Suriye'nin Lübnan'daki askeri varlığının yarattığı tahribatı vurguladığını söyledi. Sözcü, ABD'nin ayrıca, Suriye topraklarının İran ve Irak'taki isyancılar tarafından kullanılmasından da kaygı duyduklarını belirtti. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, Suriye birliklerinin Lübnan'dan çekilmesi hakkında daha fazla ilerleme sağlanması çağrısında bulundu.

Annan, Suriye devlet başkanı Beşar Esad'a bir mektup göndererek, kendisinden Şam yönetiminin Lübnan'a yapılan dış müdahalelere son verilmesi ve yabancı askerlerin Lübnan topraklarından geri çekilmesi çağrısı yapan Birleşmiş Milletler kararına uymasını istediğini söyledi. Annan'ın açıklamalarının ardından, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de Refik Hariri'nin öldürülmesini oybirliğiyle kınayan ve suçluların adalet önüne çıkarılması çağrısında bulunan bir toplantı gerçekleştirdi. Konsey, yayımladığı bir yazılı açıklamada, saldırının Mayıs ayında yapılacak olan Lübnan seçimlerine muhtemel etkileri hakkında derin kaygıları bulunduğu ifade etti. Ayrıca, yine 16.02.2005 tarihli bir başka haberde de, Amerika Suriye'yi topun ağzına koydu. Refik Hariri'nin öldürülmesinden Suriye'yi sorumlu tutan ABD önce büyükelçisini geri çekti, ardından çok sert bir nota verdi. Yakın Ortadoğu İşlerinden Sorumlu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns, Suriye'ye, askerlerini 'tamamen ve hemen' Lübnan'dan çekmesi çağrısında bulundu.

BÜYÜKELÇİ GERİ ÇEKİLDİ ABD, Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesinden sonra Şam büyükelçisini geri çekme kararı aldı. Suriye’yi, “istikrarı bozan ülke” olarak tanımlayan Washington, Lübnan’daki Suriye birliklerinin, güvenliğe hiçbir katkısı olmadığını ifade etti. İsminin açıklanmasını istemeyen bir diplomat, Büyükelçi Margaret Scobey’in, Suriye hükümetine sert bir nota verdiğini belirtti.

İKİ ÜLKE ABD'YE KARŞI İTTİFAK KURDU İran ve Suriye, zorluklara ve tehditlere karşı "ortak bir cephe" kuracaklarını bildirdiler. İttifakın iki ülkeye karşı bazı meydan okumalara karşı yapıldığı kaydedildi. İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Rıza Arif, Tahran'da bulunan Suriye Başbakanı Naci Otri ile görüşmesinden sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, "Tehditlerle mücadele için her yerde Suriye'ye yardım etmeye hazırız" dedi. Otri de "Bu hassas zamanda yapılan görüşmenin, özellikle Suriye ve İran'ın bazı meydan okumalarla karşı karşıya olması nedeniyle önemli olduğunu" söyledi.Yine bu konuya ilişkin olarak 17.02.2005 tarihli haberde de, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Ebul Geyt ile Washington''da görüşmesi sonunda yaptığı açıklamada, ''Suriye hükümeti ne yazık ki, bizimle ilişkileri düzeltme yoluna gitmedi, tam tersi ilişkiler kötüleşti'' dedi.

Lübnan'da ki 14 bin Suriye askerinin bu ülkenin istikrarını bozduğunu ve Şam'ın askeri kuvvetini çekmesi çağrısını yinelediğini belirten Rice, Refik Hariri suikastıyla ilgili kimseyi suçlamadıklarını, ancak Lübnan'ın içişlerine Suriye'nin karıştığını ifade etti.Suriye'nin Washington Büyükelçisi İmad Mustafa ise ABD'nin Şam Büyükelçisi'ni geri çağırmasını fazla önemsemeyerek, ülkesinin de zaman zaman bu yönteme başvurduğunu belirtti.Aynı Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Suriye'nin "büyük problem" oluşturduğunu söyleyerek, uluslararası toplumdan bu ülkenin durdurulmasını istedi. Rice, Senato Dış ilişkiler Komitesi'nde yaptığı konuşmada, Suriye'nin diğer ülkelerin içişlerine karışmaktan vazgeçmesi gerektiğini söyledi. Uluslararası toplumu birleşmeye davet eden Rice; "Suriye hem kendi topraklarını hem de güney Lübnan'ı terörizmi desteklemek için kullanıyor" dedi.

Amerikalı yetkililer, açıkça suçlamamakla birlikte, eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesinin arkasında Suriye'nin bulunduğunu ima ediyor. Hariri, Suriye askerlerinin Lübnan'dan çekilmesini istiyordu. Amerikan yönetimi, Hariri'nin ölümünün ardından Suriye'deki büyükelçisini danışmada bulunmak üzere Washington'a çağırmıştı. Bu haberlerin devamı olarak, 18.02.2005 tarihli haberde de Condoleezza Rice Rusya ve Suriye’ye çattı. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, ''Rusya'nın, daha demokratik bir yola girmesi gerektiğini'' söyledi. ABD Kongresi'nde yaptığı konuşan Rice, daha demokratik bir yola girmemesi halinde Putin yönetiminin Avrupa ile yakınlaşmasının riske gireceğini belirtti. Rice, Avrupa ülkelerine yaptığı ziyaretler sırasında Rusya'nın durumunun da ele alındığını ve kaygılarını Avrupalı liderlere ilettiğini ifade etti.

Rice, ''Rusya yönetimi, eğer daha demokratik bir yola geri dönmezse, Avrupa ülkelerine, demokrasiler toplumuna daha derin bir entegrasyonunun riske gireceğini anlamak zorunda'' dedi ve Rusya'yı bu nedenle "izole etmenin" hata olacağını da belirtti. Suriye'nin de "büyük problem" oluşturduğunu belirten Rice, uluslararası toplumdan, başka ülkelerin iç işlerine karışan Suriye'nin durdurulmasını istedi. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'nde ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 2006 bütçesine ilişkin düzenlenen oturuma katılan Rice, ''Suriye'nin büyük bir problem olduğu konusunda kuşku yok'' dedi. Suriye'nin Lübnan'ın işlerine karışmaktan vazgeçmesi gerektiğini söyleyen Rice, Suriye'nin, Lübnan'da istikrarsız bir ortam yarattığını iddia etti.

İkinci Bölüm:

21.02.2005 tarihli haberde, ABD Başkanı George Bush, Suriye'nin Lübnan'daki işgalini sona erdirmek zorunda olduğunu söyledi. Bush, ''Suriye, Irak'ta ayaklanma ve şiddeti destekleyenleri durdurmak için tedbirler almak zorunda olduğu, İsrail ve Filistin arasındaki barış umudunu yıkmak isteyen terörist gruplara desteğini kesmek zorunda olduğu gibi Lübnan'daki işgalini de sona erdirmek zorunda'' dedi. Atlantik ittifakının dünyada barış için vazgeçilmez olduğunu belirten Bush, ''Hiçbir güç bizi ayıramaz'' dedi. Bush, ''Fırsatımız ve hedefimiz Ortadoğu'da barıştır'' diye konuştu. 22.02.2005 tarihli haberde, Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, Suriye'nin yakında Lübnan'dan çekilmek için adım atacağını açıkladı. Amr Musa, Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüştü. Amr Musa'ya göre Esad, 1989 tarihli Taif Anlaşması'na uyacaklarını ve askerlerin Lübnan'dan çekilmesi için ilk adımı atacaklarını söyledi. Lübnan'da iç savaşın ardından Suudi Arabistan'da imzalanan Taif Anlaşması, Suriye askerlerinin bir takvim çerçevesinde çekilmesini öngörüyor. Suriye, geçen yıl 14 bin askerden bir kısmını geri çekmiş, bir kısmını da kırsala kaydırmıştı.

Suriye'nin Mayıs ayında Lübnan'da yapılacak seçimler öncesinde, bir miktar askerini daha çekmesi bekleniyor. Lübnan'da Suriye aleyhine protesto gösterileri artarak devam ediyor. Beyrut'ta muhalefet tarafından düzenlenen gösteride, binlerce kişi eski başbakan Refik Hariri'nin öldürüldüğü yerde toplandı. Daha çok Hristiyan ve Dürzilerin katıldığı gösteride, Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi istendi, "özgürlük, egemenlik, bağımsızlık" sloganları atıldı, Suriye yanlısı hükümete de istifa çağrısında bulunuldu. 22.02.2005 tarihli haberde, Lübnan Meclisi, geçtiğimiz hafta uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden eski Başbakan Refik Hariri için 28 Şubat'ta toplanacak. Muhalefetin isteği üzerine gerçekleştirilecek oturumda, hükümete karşı güven oylamasının da yapılması planlanıyor. Öte yandan, Hariri'nin anısına Paris'te bin kadar Lübnanlı sokaklara döküldü. Lübnan'ın Paris büyükelçiliği yakınında toplanan göstericiler, "Suriye dışarı", "Suriyeliler katil" sloganları attı. Göstericiler, Lübnan bayraklarıyla "Chirac-Bush: Lübnan'da barışı sağlayın" yazılı pankartlar taşıdı.

Daha sonra polis eşliğinde Hariri'nin Paris'teki evine doğru yürüyen göstericiler buraya çiçek bırakarak mum yaktı. Lübnan'da 5 hükümet kuran milyarder Hariri ile yakın dost olan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Beyrut'a giderek Hariri'nin ailesine taziye ziyaretinde bulunmuştu. Hariri'nin öldürülmesini "iğrenç" olarak nitelendiren Chirac, ''Hariri, Lübnan için özgürlük ve demokrasi, egemenlik ve bağımsızlık idealine sahipti'' demişti. Bu arada Kuveyt'te yaşayan yüzlerce Lübnanlı da büyükelçilik binası önünde toplandı. Bina önünde Hariri anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunan göstericiler "Suriye dışarı" sloganları attı.

Üçüncü Bölüm: 24.02.2005 tarihli Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM)’ın internet sayfasında Oytun ORHAN’ın “Hariri Suikasti’nin Sonuçları Üzerine” başlıklı yazısında; Lübnan’da gerçekleşen Hariri suikastı, uluslararası toplumda Suriye’nin Lübnan’daki varlığı konusunu yeniden gündeme taşımış, zaten uzun süreden beri devam eden çekilmesi yönündeki baskıların yoğunlaşmasına neden olmuştur. Ancak eylem bunun da ötesinde, hem bölgesel, hem de uluslararası anlamda sonuçlar yaratacak potansiyele sahiptir. Eylem öncelikle Lübnan iç politikası bağlamında sonuçlar doğurabilir. Suikastla beraber Lübnan halkı içindeki Suriye karşıtlığının artması ve gelecekte Suriye’nin olası bir zayıflığı durumunda bunun ortaya çıkması beklenebilir. Bu da, daha önce Hariri’nin önderlik ettiği söylenen Suriye karşıtı cephenin önümüzdeki seçimlerden başarıyla çıkmasına imkan sağlar. Ayrıca suikast, Suriye karşıtı farklı kesimleri ortak hareket etmeye yönlendirerek daha güçlü bir cephenin oluşmasına neden olabilir. Bölgesel ve uluslararası boyutta ise eylem, Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesini hızlandıran bir süreci başlatmıştır. Suikast Batı’da, doğru ya da yanlış, Suriye tarafından planlanmış bir eylem olarak algılanmıştır.

Bu da Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi konusunda uluslararası toplumda ortak düşüncenin güçlenmesine yol açmıştır. Suikast sonrasında oluşan ortamda Suriye’yi destekleyen tek ülke İran olmuştur. ABD’nin bölgedeki diğer politikalarının (Irak, İran) aksine Suriye konusundaki bu ortak görüş, üzerindeki baskının da yoğunlaşmasına yol açarak Suriye’nin Lübnan politikasında önemli değişimler yaratabilir. Tüm bunlar daha çok Suriye’nin Lübnan’daki varlığının, etkinliğinin sona erdirilmesi sürecini hızlandıracak unsurlardır. Bu da genel olarak, İsrail ve ABD’nin istediği yönde bir süreç olacaktır. Çünkü Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi, bölgede Suriye ve İran’ın etkinliklerinin azaltılması, barış sürecinin önünün açılması anlamında önemli sonuçlar doğuracaktır. Eğer Suriye Lübnan’dan çıkartılabilirse, Hizbullah’ın da etkinliğine son verme imkanı doğacaktır. Bu da Suriye’nin ve özellikle İran’ın bölgeyi etkileme gücünü zayıflatarak ellerindeki önemli bir kozu kaybetmelerine neden olacaktır. Tüm bu olumsuz unsurlar nedeniyle Suriye, Lübnan kozunu kolay kolay bırakmak istemeyecektir. Lübnan Suriye açısından sadece güvenliği bağlamında öneme sahip değildir. Belki bundan da önemlisi, Suriye’nin Lübnan’ı kaybetmesi durumunda, zaten zayıf karnı olan ekonomisinin de büyük darbe alacak olmasıdır. Bu nedenle Suriye, kazanımlarını kaybetmeme psikolojisiyle, çok uzun yıllara dayanan ve güçlü olan Lübnan’daki istihbarat yapılanması aracılığıyla bu ülkenin istikrarını bozacak eylemlere girişebilir.

Dördüncü Bölüm: 24.02.2005 tarihli haberde, Eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesiyle artan baskıların ardından, Suriye, Lübnan’daki askerlerini çekeceğini duyurdu. Şam yönetimi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Lübnan’daki 15 bin Suriye askerinin çekilmesi yönündeki kararını uygulamaya hazır olduğunu açıkladı. Suriyeli yetkililer, askerlerini Lübnan Savaşı’nı sona erdiren, Taif Anlaşması’na uygun olarak çekeceğini söyledi. Askerlerin hızlı çekilmesinin, Lübnan’da güvenlik zaafiyetine yol açabileceği belirtiliyor. Lübnan Başbakanı Ömer Karami de, Suriye’nin askerlerinin aniden çekmesinin Lübnan’ın istikrarını bozacağını söyledi. Bu arada Lübnan’da, Hariri’nin öldürülmesinden ve Suriyelilere saldırılar düzenlenmesinden sonra yaklaşık 300 bin Suriyeli işçi ülkeyi terk etti. Lübnan’da yapılan bir araştırmaya göre, yaklaşık 300 bin Suriyeli işçinin Lübnan’dan ayrılması, inşaat sektörüne milyonlarca dolarlık zarar verdi. Hariri suikastinden Suriye’yi sorumlu tutan Lübnanlıların, Suriyeli işçilerin kaldığı çadırları yaktığı, bazı bölgelerde birçok işçinin dövüldüğü ve soyulduğu belirtildi.

Beşinci Bölüm: 25.02.2005 tarihli Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM)’ın internet sayfasında Serhat ERKMEN’in “Suriye’nin Lübnan Adımları” başlıklı yazısında; Lübnan, Refik Hariri’nin öldürülmesinden sonra Orta Doğu gelişmelerinde yeni bir önem kazanmıştır. Suikastın sonuçları Lübnan’ın dışına taşarak, bölgedeki diğer önemli gelişmelerle bağlantılı hale gelmektedir. Hariri’nin ölümünün Lübnan içindeki ve dışındaki etkileri şöyle özetlenebilir:

Hariri’nin öldürülmesiyle, ABD’den yoğun bir dış destek aldığı tahmin edilen Suriye karşıtı muhalefet, birleştirici önderini kaybetmesine rağmen Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi için yoğun bir kampanya yürütmeye başlamıştır. Velit Canbolat, Michael Aoun ve Emin Cemayel’in ortak hareket etmesi durumunda muhalefetin siyasi bir ağırlık oluşturması beklenebilir. Muhalefetin oluşturduğu baskı Suriye destekli hükümeti zor durumda bırakmaya başlamıştır. Lübnan hükümeti, cinayetle ilgili bir meclis görüşmesi yapmayı kabul etmiş, soruşturma için yabancı uzmanlara kapılarını açmıştır. Bu gelişmeler sonucunda hükümetin düşmesi bile gündeme gelebilir. Fakat, Suriye Lübnan içindeki siyasi etkinliğini bugünkü haliyle koruduğu sürece, Mayıs ayındaki seçimlerden muhalefetin galip çıkma ihtimali azdır. Bu nedenle, radikal bir iç değişim beklenmesi pek doğru değildir.

Sorunun bölgesel boyutuna bakıldığında ise Lübnan’daki gelişmelerle Suriye, İran ve İsrail’in dahil olduğu bir çatışma durumunun ortaya çıktığı görülmektedir. Lübnan’ın hem İsrail ile hem de Suriye ile sorunlu bir ilişkisi bulunmaktadır. Lübnan ile İsrail arasındaki sorunun kökenleri daha güçlüdür. Ancak, mevcut ortamın etkisiyle sorunun tanımlanmasındaki öncelikler değişebilir. Hariri’nin ölümünden bu yana, Suriye-Lübnan çatışması, Lübnan-İsrail çatışmasının önüne geçmiştir. Yakın dönemde Lübnan iç politikasında önemli bir değişimin yaşanması halinde, Lübnan ile İsrail ilişkilerinde yeni bir dönem başlayabilir. Bu, İsrail’in Arapları barış sürecine parça parça dahil etme yönteminin bir parçasıdır. İsrail açısından bakıldığında, Lübnan’daki Suriye etkisinin azaltılmasıyla hem Suriye rejimi zayıflatılmış olacak, hem de İsrail’in baskı uygulayıp Hizbullah’ı sıkıştırmaya çalışacağı bir hükümet ortaya çıkabilecektir. Öte yandan, Suriye’nin Lübnan’dan çekilmeye dair bazı işaretler verdiği görülmektedir. Bu doğrultuda Suriye’nin 1989’da yapılan Taif Anlaşması uyarınca askerlerini Bekaa Vadisi’nin doğusuna doğru konuşlandırması önemlidir.

Suriye, bu hareketle hem BMGK’nın 1559 sayılı kararına yönelik bir adım atmakta, hem de üstündeki uluslararası baskıyı azaltmayı hedeflemektedir. Çünkü, Lübnan’ı kontrol altında tutmak ve ABD ile ilişkilerini bu doğrultuda yürütmek gittikçe zorlaşmaktadır. Irak’ta da önemli tavizler vermeye başlayan Şam, Irak’taki direnişle olan ilişkisi yüzünden yoğun bir ABD baskısı altındadır. Bu nedenle, Lübnan’da tamamen olmasa da ABD baskısını azaltıcı tavizler vermesi beklenmelidir. Lübnan’ı iyi bilenlerin de belirttiği gibi Suriye askerlerinin çıkması Suriye için her şeyin sonu değildir. Suriye, Lübnan’da siyasal ve istihbarati etkinliğini devam ettirdiği sürece bu ülke söz konusu olduğunda vazgeçilmez bir aktör olarak kalmaya devam edecektir.

Altıncı Bölüm: 15.02.2005 tarihli Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) internet sitesinde Oytun ORHAN ın “Lübnan da Yeniden İç Savaş Korkusu: Hariri Suikastı” başlıklı yazısında; Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri, 14 Şubat günü konvoyuna düzenlenen saldırı sonucunda hayatını kaybetmiştir. Hariri, Lübnan’ın en zengin ve en önemli politik figürlerinden birisiydi Bu özelliği nedeniyle belki de ülkenin en çok korunan kişisi konumundaydı. Böyle bir şahsiyetin Beyrut’un orta yerinde, gündüz vakti ve sıkı bir koruma altındaki konvoyuyla seyrederken saldırıya uğraması şüphe uyandırıcıdır. Bu çapta bir eylem beraberinde, “saldırının arkasında kimler var” sorusunu da akla getirmektedir.

Genel eğilim saldırının arkasında Suriye ve Suriye destekli Lübnan’ın olduğu yönündedir. Bu olasılık gerçekten de güçlü görünmektedir. Hariri daha önceleri Suriye ile iyi ilişkilere sahip olsa da 2004 yılının Ekim ayından bu yana, Suriye ile ilişkileri gerilmiştir. Devlet Başkanı Emil Lahud’un görev süresinin Suriye’nin de baskısıyla uzatılmasından sonra, Lübnan’daki Suriye karşıtı cepheye geçmiş ve Lübnan’da diğer Suriye karşıtı gruplar olan Hrıstiyanlar ve Dürzilerin lideri Velit Canpolat’la bir cephe oluşturmuştu. ABD ve Fransa’nın da desteğini aldığı söylenen bu cephenin, bu yıl içinde Lübnan’da yapılacak seçimlerden de zaferle çıkması bekleniyordu.

Bu durum Suriye’nin, Lübnan’daki çıkarlarını tehdit etmiş ve ülkedeki Suriye karşıtlığının kırılması amacıyla böyle bir eylem gerçekleştirilmiş olabilir. Suriye’nin eskiden de Lübnan’daki konumunu korumak için bu tür operasyonlar düzenlediği bilinmektedir. Bu olasılık her ne kadar güçlü gibi gözükse de, Suriye açısından çok da rasyonel bir davranış olmayacağı söylenebilir. Zaten son dönemde özellikle ABD ve İsrail tarafından baskı altında olan, Birleşmiş Milletler tarafından Lübnan’daki varlığına son vermesi istenen Suriye’nin, böyle bir ortamda bu operasyonu düzenlemesi kendisi açısından akıllı bir adım gibi gözükmemektedir. Çünkü operasyon dikkatleri Suriye üzerine çevirerek mevcut baskının daha da artmasına neden olacaktır.

Bir ihtimal, Lübnan’da çok güçlü konumdaki Suriye istihbaratı içindeki bir grubun bağımsız olarak böyle bir operasyonu düzenlemiş olabileceğidir. Eğer öyleyse, operasyon Lübnan’daki Suriye karşıtlığına karşı çok ciddi bir mesajdır. Ama ondan da önemlisi, ABD ve İsrail’e karşı bir mesajdır. Bu kesimler, ülkede güvenlik endişeleri doğurarak uygulayacakları politikalar için uygun bir ortam yaratma peşinde olabilirler. Ayrıca Suriye’nin Lübnan’daki askeri varlığını gerekli gösteren bir ortamın oluşmasını da sağlamaya çalışıyor olabilirler. “Eğer biz bu ülkede olmazsak istikrarsızlık çıkar” gibi bir mesaj verilerek, Suriye’nin askeri varlığı, istikrarı korumak bağlamında gerekli kılınmaya çalışılıyor olabilir. Eylemin arkasında kim olursa olsun, Hariri suikastının sonuçlarına bakıldığında, öncelikle Suriye üzerindeki baskının artacağı söylenebilir. Eylem, ABD ve İsrail’in, Suriye’ye Lübnan’dan çekilmesi yönünde yaptığı baskıya meşru bir zemin sağlayacaktır.

Yedinci Bölüm: 28.02.2005 tarihli SABAH gazetesinde çıkan bir habere göre; Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, ABD'nin Şam yönetimine, 2003'te başlayan işgalden önce Bağdat'a yaptığı gibi baskı uyguladığını söyledi. Esad, Washington yönetiminin, geçmişte ülkesine yaptırımlar uyguladığını ve Suriye'yi tecrit ettiğini belirtti ve ''Eğer (ABD'den) silahlı bir saldırı bekleyip beklemediğimi sorarsanız, Irak savaşının bitiminden bu yana bunun geldiğini görüyorum. Ondan sonra gerilim arttı'' dedi. Esad, bölgenin kısa vadedeki geleceğine ilişkin karamsar olduğunu da söyledi ve ''2001'de ikiz kulelere yönelik saldırılara ve Irak'a karşı savaşa götüren sorunlardan hiçbiri çözülmedi. Tersine bazıları, örneğin istikrar konusu çok daha ciddileşti. Şam'dan Kudüs'e, İslamabad'a ve Kabil'e kadar teröristleri işe alan tek ve uzun bir cephe var'' dedi.

ESAD: 'ABD'NİN SURİYE'YE İHTİYACI VAR' Esad, ABD'nin Suriye'ye ihtiyacı olduğunu, çünkü Suriye'nin Ortadoğu ve Irak'ta barış süreci için önemli bir ülke olduğunu söyledi. Esad, İtalyan gazetesi La Repubblica'ya verdiği demeçte, Suriye'nin Lübnan'ın eski Başbakanı Refik Hariri'nin suikastına karıştığı yolundaki haberleri kesin bir dille reddetti. Ülkesinin terörle mücadeleye katkısı sorulduğunda Esad, ''Ben Washington'a yardımımızı sundum. Er ya da geç çözümün anahtarının bizde olduğunu anlayacaklar. Biz barış süreci için, Irak için esasız. Belki bir gün Amerikalıların gelip kapımızı çaldıklarını göreceksiniz'' yanıtını verdi.

ABD, Suriye'yi Irak ve İsrail'de faaliyet gösteren teröristleri desteklemek, askeri varlığıyla Lübnan'ı istikrarsızlaştırmak ve Hariri suikastının arkasında olmakla suçluyor. Esad, ''Hariri'yi gerçekten biz öldürseydik, bu bizim için bir siyasi intihar olurdu. Etik ve insani ilkeleri bir yana bırakalım, mesele şu: Cinayet kimin işine yaradı? Suriye'nin işine yaramadığı kesin'' dedi. Ülkesinin Irak ile olan açık sınırların kurbanı olduğunu, bu sınırların kendileri için de tehlike oluşturduğunu, ellerindeki imkanlarla, yolu olmayan kum sınırın 500 kilometresini kontrol edebildiklerini belirten Esad, ''ABD Savunma Bakanlığı'ndan bir temsilciyi kabul ettim, bu konuyu ABD Dışişleri Bakanlığı'yla da görüştüm. ABD'den, Meksika sınırında kullandığına benzer radar sistemi ve gece görüş dürbünü bile istedim.

Hatta ekimde Suriye ile Amerikalıların birlikte devriyeler oluşturmasını bile teklif ettim'' dedi ve hala yanıt beklediğini söyledi. Esad, Lübnan'daki Suriye askerleri konusundaki bir soruya da, ''Bu ekonomik olduğu kadar, siyasi anlamda da ağır bir bedel. Ancak şu nokta çok önemli: Lübnan'ın ve sınırlarımızın istikrarı. Teknik olarak, yıl sonunda birliklerimizi çekebiliriz. Stratejik olarak ise, bu ancak ciddi garantiler alırsak gerçekleşir. Bir başka deyişle barış olursa'' yanıtını verdi. Ülkesinde insan haklarının ideal olmadığını kabul eden Esad, ''Bu alanda Şam'ın ağır kuralları olduğunu'' söyledi ve şöyle dedi: ''60 yıldır tehlike ortamında yaşıyoruz. En azından şimdilik normal kanunlara izin veremeyiz. Ben aykırı görüşte olanlara karşı açık fikirli biriyim. Ancak sorun yaratmalarına izin veremem. Eğer Londra'daki Hyde Park'ta biri Kraliçe'yi eleştirirse, bir şey olmaz. Ancak burada biri Hıristiyanları eleştirse ertesi gün bir iç savaşla uyanabiliriz.''

Esad, bölgenin kısa vadedeki geleceğine ilişkin karamsar olduğunu da söyledi ve ''2001'de ikiz kulelere yönelik saldırılara ve Irak'a karşı savaşa götüren sorunlardan hiçbiri çözülmedi. Tersine bazıları, örneğin istikrar konusu çok daha ciddileşti. Şam'dan Kudüs'e, İslamabad'a ve Kabil'e kadar teröristleri işe alan tek ve uzun bir cephe var'' dedi.

Sekizinci Bölüm: 28.02.2005 tarihli bir haberde, Ürdün ve Suriye'nin sınır konusundaki uzlaşmazlığına son veren bir anlaşmaya imza koydukları ve anlaşmanın iki ülke arasındaki ilişkileri sağlamlaştıracağı belirtildi. Suriye İçişleri Bakanı Gazi Kenan ile Ürdün adına anlaşmayı imzalayan İçişleri Bakanı Samir Habaşne, açıklamalarda bulunarak, iki ülkenin ortak sınırda toprak değiş tokuşu yaparak sorunun halledildiğini söyledi. Habaşne, '125 kilometrekarenin Suriye topraklarında kalacağını, Ürdün'ün de sınırın başka bölgesinde 125 kilometrekareye eşdeğer yeri alacağını belirterek, 'Anlaşma, iki ülke arasındaki güveni güçlendirecek' dedi. Suriye İçişleri Bakanı 'Anlaşma, iki ülke arasındaki komşuluk ilişkilerini yansıtıyor' dedi.

Dokuzuncu Bölüm: 28.02.2005 tarihli haberde, Lübnan'da, Suriye yanlısı hükümetin muhalefetin bugün yapmayı planladığı mitingi yasaklamasına karşın, binlerce kişi Beyrut'un merkezinde gösteri yapıyor. Muhalefetin çağrısıyla geceyi Şehitler Meydanı'nda geçiren ve sabah saatlerinde sayıları giderek artan göstericiler, ulusal marşı söyleyerek, Suriye aleyhine sloganlar atıyor ve halkı, eski Başbakan Refik Hariri'ye suikastın ardından doğan bağımsızlık hareketi'ne çağırıyor. Öte yandan, Suriye yanlısı Lübnan hükümetinin 3 bakanının istifa ettiği bildiriliyor.

Onuncu Bölüm: 28.02.2005 tarihli bir haberde, İsrail, Suriye ve Ürdün'ün dışişleri bakanlıkları yetkililerinin Ürdün'de barış görüşmeleri için bir araya geldikleri öne sürüldü. Bir başka toplantının daha planlandığını, ancak tarih tespit edilmediğini belirten Ürdünlü kaynak, toplantının amacının, barışa yönelik daha sağlam ilişki imkanlarını tartışmak olduğunu kaydetti. İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Regev, toplantıyla ilgili, 'İlk defa duyuyorum' dedi.

On Birinci Bölüm: 01.03.2005 tarihli bir haberde, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Washington’ın ülkesine saldırmasını beklediğini söyledi. ABD’nin Irak Savaşı'ndan önce Bağdat’a yaptığı baskının aynısını şimdi kendilerine uyguladığını belirten Esad, İtalyan La Republica gazetesine verdiği demeçte, “Eğer Washington’dan silahlı bir saldırı bekleyip beklemediğimi soruyorsanız, böyle bir ihtimalin Irak savaşının bitmesinden bu yana arttığını görüyorum. Gerilim gittikçe yükseliyor” dedi. Beşşar Esad, yine de Washington’ın Suriye olmadan Ortadoğu ve Irak’ta bir barışın mümkün olmadığını idrak edeceğini umduğunu söyledi. Esad, ABD yönetiminin, Irak’taki statejik hatalarını örtmek için sürekli olarak Suriye'yi suçladığını da kaydetti. Eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesinin arkasında oldukları yolundaki iddialara karşı çıkan Esad, "stratejik açıdan" askerlerini kısa zamanda Lübnan’dan çekmeyi planlamadıklarını da bildirdi.

On İkinci Bölüm: 01.03.2005 tarihli Halka ve Olaylara Tercüman gazetesinde çıkan bir haberde, HARİRİ suikastı sonrası durulmayan Lübnan’da halkın “Suriye dışarı” isyanı ses ses getirdi. Suriye yanlısı Başbakan Kerame, hükümetin istifa ettiğini açıkladı. LÜBNAN’DA hükümetin istifasını isteyen binlerce kişi, protesto yasağına karşın, başkent Beyrut’un merkezinde toplandı. Parlamentoya 200 metre uzaklıktaki Şehitlik Meydanı’nda toplanan 25 binden fazla kişi, yüzlerce Lübnan bayrağını dalgalandırdı ve “Lübnan ordusu dışında ordu istemiyoruz”, “Suriye dışarı”, “Özgürlük, egemenlik, bağımsızlık” sloganları attı.

Şehrin merkezine giden tüm sokaklar sabaha karşı polis ve askerler tarafından kapatıldı ancak bazı kesimlerde göstericilerin geçmesine izin verildi. Gece boyu kent merkezine akın eden göstericiler, soğuğa karşı çadırlar kurdu, battaniyelere sarındı. Göstericiler hükümetin istifasını ve hükümeti destekleyen Suriye’nin on beş bin askerini Lübnan’dan çekmesini istedi. Barışçı bir havada geçen gösteri, Suriye’nin ülkedeki nüfuzunun kırılmasını isteyen eski başbakanlardan Refik Hariri’nin iki hafta önce öldürülmesinin yarattığı tepkiler dizisinin son halkası.

Lübnan muhalefet partileri ise parlamentoya, hükümet hakkında gensoru verdi. Genel grev çağrısı yapılırken, bankacılık, iş çevreleri bu çağrıya destek verdi. Doktorlar bile sokaklara döküldü. Birçok okul ve üniversite de boykot başladı. Muhalif milletvekillerinden Neyla Muavad ise önceki gece gösteriler sırasında yaptığı açıklamada, Enerji Bakanı Moris Sehnavi, Ekonomi ve Ticaret Bakanı Adnan Kassar ile Devlet Bakanı İbrahim Dahir’in görevlerinden ayrıldıklarını belirtti. İstifa haberleri, göstericilerin alkışlarıyla karşılandı.

Kız kardeşi: Katili istiyorum Bu arada, eski Başbakan Refik Hariri’ye yönelik suikast dolayısıyla parlamentoda Meclis Başkanı Nebih Berri, milli marşın çalınmasının ve 1 dakikalık saygı duruşunun ardından “Refik Hariri’yi kim öldürdü” sorusuyla oturumu başlattı. Hariri’nin kızkardeşi milletvekili Behiye Hariri, siyahlar içinde ve gözyaşlarıyla yaptığı konuşmada hükümetin istifasını istedi. Behiye Hariri, “Tüm Lübnanlılar düşmanlarını, Refik Hariri’yi şehid eden, bu kararı alan, planlayan ve icra eden, gerçeğin ortaya çıkmasına engel olan düşmanlarını bilmek istiyor” dedi. Muhalefet milletvekillerinden Mervan Hamadi, hükümeti suçlayarak, Lübnan istihbaratının 3 şefi ile polis şefi ve Devlet Başkanlığı Muhafızları komutanının görevinden alınmasını talep etti.

Hükümet istifa etti Lübnan hükümeti yoğun protestolar sonucu istifa etti. Başbakan Ömer Kerame, hükümetin istifa ettiğini açıkladı. Kerame’nin açıklaması, 25 binden fazla muhalif göstericinin sevinç nidalarıyla karşılandı. Kerame, “Hükümetin bu ülkenin iyiliğini isteyenlerin önünde bir engel olmasını istemiyorum. Başkanlığını yapmaktan onur duyduğum hükümetin istifasını ilan ediyorum. Tanrı Lübnan’ı korusun” diye konuştu.

Seçimlerden sonra çekilecek LÜBNAN Dışişleri Bakanı Mahmud Hammud, ülkesinde bulunan Suriye askeri gücünün bir sonraki aşamada geri çekileceğini söyledi. Dışişleri Bakanı Hammud, Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcılarından David Satterfield ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, “Suriye güçlerinin yeniden konuşlanması ile geri çekilmesi arasında anlam farkı yok” dedi. Amerikalı yetkili de Suriye’nin Lübnan’da baharda yapılması öngörülen seçimlerden önce çekilmesinin önemine işaret etti.

Satterfield, “Bu bahar, özgür ve adil seçimlerin yapıldığını görmek istiyoruz. Seçimlerden önce gerekli önlemlerin alınması, özellikle Lübnan’daki Suriye güçlerinin çekilmesi çağrısı yapan 1559 sayılı BM kararının uygulanması önemli” dedi. Lübnan’a cumartesi günü gelen Satterfield, istihbarat birimleriyle birlikte 14 bin Suriye askerinin bu ülkeden çekilmesi gerektiğini belirtmişti. Suriye geçen hafta, bu ülkedeki birliklerini Lübnan doğusundaki Bekaa vadisine toplayacağını açıklamış, ancak bu konuda henüz faaliyete geçmemişti. Lübnan’daki 1975-1990 iç savaşını sona erdiren 1989 Taif anlaşması, Suriye’nin bu ülkedeki birliklerinin yeniden konuşlanmasını öngörüyor. Suriye birliklerinin çekilmesi konusunda açıkça bir takvim belirtmeyen bu anlaşma uyarınca, Suriye ve Lübnan’ın birliklerin çekilmesi için anlaşmaları gerekiyor.

On Üçüncü Bölüm: 01.03.2005 tarihli bir haberde, Lübnan'da muhalefet liderleri, hükümetin istifasına sebep olan protesto gösterilerinin sürdürülmesi çağrısında bulundu. Liderler, Suriye, 30 yıldır ülkelerinde bulunan yaklaşık 15 bin askerini çekinceye kadar durmamasını istiyor. Suriye'nin çekilmesi talebini dile getirmesiyle tanınan eski başbakan Rafik Hariri iki hafta önce öldürülmüş, bu olayın ardından muhalefet, hükümet ve Suriye aleyhindeki eylemlerine hız vermişti. Gösteriler ve istifa çağrıları ardından dün de başbakan Ömer Kerame, parlamentoda güven oylaması talebiyle yapılan bir oturumda, hükümetin istifasını açıklamıştı.

Hükümetin istifa ettiği haberi, başkent Beyrut'ta düzenlenen hükümet aleyhtarı gösteride bir bayram havası yaşanmasına neden oldu. Gösteriye hükümetin eylem yasağına rağmen binlerce kişi katılmıştı. Kalabalık gruplar gece boyunca Beyrut'ta Lübnan bayrakları salladı, havaifişekler ve kornalar eşliğinde eğlendi. Amerikan yönetiminden yapılan açıklamada, hükümetin istifasının Lübnan halkı için ülkedeki çeşitliliği yansıtacak yeni bir yönetimin kurulması fırsatı yarattığı belirtildi. Suriye'den yapılan açıklamada ise istifanın Lübnan'ın iç sorunu olduğu kaydedildi. Suriye yanlısı olarak tanımlanan Ömer Kerame hükümeti, Refik Hariri'nin Suriye konusunda Cumhurbaşkanı Emil Lahud ile görüş ayrılığına düşerek istifa etmesi ardından göreve başlamıştı. Muhalif liderler gerek hükümeti, gerekse Suriye'yi suikasta karışmakla suçluyor.

On Dördüncü Bölüm: 01.03.2005 tarihli bir haberde, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Lübnan'daki birliklerini birkaç ay içinde çekmeyi umduklarını bildirdi. Esad, ''Çekilmenin çok yakında olmasını umuyorum. Belki de gelecek birkaç ay içinde. Teknik bir yanıt veremem'' diye konuştu. Birliklerin çekilmesi konusunda kesin zaman vermeyen Esad, bu konuyu ordu yetkilileriyle görüşmediğini belirtti. Esad, birliklerin ne zaman çekileceği ve bu birliklerin nereye konuşlandırılacağı konusunda hazırlık yapılması için zamana ihtiyaçları olduğuna dikkat çekti.

On Beşinci Bölüm: 02.03.2005 tarihli bir haberde, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, İsrail'in Tel Aviv şehrinde geçtiğimiz hafta düzenlenen intihar saldırısında Suriye merkezli İslami Cihad grubunun yer aldığına dair kesin kanıtlara sahip olduklarını bildirdi. Rice, "Şam'ın Lübnan'daki askerlerini çekmesi" yönündeki talebini de tekrarladı. ABC haber kanalına demeç veren Rice şunları söyledi: "Suriye'nin terör eylemine hangi ölçüde katılım gösterdiğini şu aşamada bilemiyoruz, ancak Şam'ın vermesi gereken pek çok cevap var. Açık olan bir şey var ki, Şam ve çevresinde olanlar bizim Ortadoğu düşüncelerimizi tehdit ediyor. Suriye, Irak ve Filistinli terör gruplarına yönelik desteğine bir an önce son vermeli."

On Altıncı Bölüm: 02.03.2005 tarihli bir haberde, ABD Başkanı George Bush, Suriye'den Lübnan'ı terk etmesini istedi. Maryland'de yaptığı konuşmada, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve Fransa Dışişleri Bakanı Michel Barnier'nin dün Londra'da Filistin yönetimine destek için yapılan konferanstan sonra düzenledikleri ortak basın toplantısında Suriye'ye gönderdikleri sert mesaja değindi. Bush, ''Her ikisinin de Suriye'ye açıkça, birliklerini ve gizli servislerini Lübnan'dan çekmesini, böylelikle iyi bir demokrasinin gelişme şansının olabileceğini söylediklerini'' kaydetti. Bush, ''Dünyanın, Lübnan'da demokrasinin gelişmesi için bir ağızdan konuştuğunu'' da iddia etti.

On Yedinci Bölüm: 02.03.2005 tarihli SABAH gazetesinde çıkan “Blair: Suriye'ye Şans Verdik” başlıklı bir haberde, İngiltere Başbakanı Tony Blair, Suriye'nin birliklerini Lübnan'dan çekerek uluslararası topluluğun tanıdığı fırsatı kullanması gerektiğini söyledi. Blair, The Guardian gazetesine yaptığı açıklamada, ''Her zaman insanlara fırsat verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak insanlar bu fırsatlardan istifade etmeli. Suriye'ye bir fırsat verdik'' ifadesini kullandı. Ortadoğu'daki gelişmelerden memnun olduğunu belirten Blair, Ortadoğu'da gerçek bir değişim hareketi olduğunu ve bu hareketin desteklenmesi gerektiğini kaydetti. Blair bu değişimlere örnek olarak, Ocak ayında yapılan Filistin seçimlerini ve Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in, ülkede devlet başkanlığı seçimlerine birden fazla adayın katılabilmesi için seçim yasasında değişiklik yapılmasını istemesini gösterdi.

On Sekizinci Bölüm: 04.03.2005 tarihli bir haberde, 30 yıldan bu yana Lübnan'da bulundurduğu askerlerini çekmesi için Suriye'ye uluslararası baskılar arttı. İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw, Suriye'nin zor bir stratejik seçimle karşı karşıya olduğunu belirtti. Straw, Şam yönetiminin askerlerini çekmemesi halinde sadece Batılı ülkelerden değil, Arap komşularından da parya muamelesi göreceğini söyledi. Katar'ın ardından Arap Birliği dışişleri bakanları da Suriye'den taahhütlerini uygulamasını istedi. Suriye'ye askerlerini çekme çağrılarına son olarak bölgenin etkili gücü Suudi Arabistan katıldı. Suudi lider Veliaht Prens Abdullah, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile Riyad'da yaptığı görüşmenin ardından, Şam, "Lübnan'dan çekilmeye direnirse iki ülke ilişkilerinin gerileceği" uyarısında bulundu. Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in de önümüzdeki hafta yapacağı Suriye gezisinde askerlerin Lübnan'dan çekilmesi talebini dile getirmesi bekleniyor. Suriye resmi haber ajansı, Esad'ın Cumartesi günü gündemdeki siyasi gelişmeleri değerlendirmek üzere parlamentoya hitaben bir konuşma yapacağını duyurdu. Suriye 1989'da imzalanan ve Lübnan'daki iç savaşı sona erdiren Taif Anlaşması ile ülkedeki askerlerini aşamalı olarak çekme sözü vermişti. Ancak anlaşmanın koşulları şu ana kadar büyük oranda yerine getirilmedi.

Suriye yönetimi anlaşmayı uygulamak konusunda kararlı olduğunu söylüyor, ancak çekilmenin aceleye getirilmesinin bölgede iktidar boşluğu yaratacağı uyarısında bulunuyor. Beşar Esad, Time dergisine verdiği bir mülakatta da askerlerin bir kaç ay içinde çekilebileceğini savunmuştu. Amerika Birleşik Devletleri'nin başını çektiği çekilme çağrılarına Fransa ve İngiltere de destek veriyor. Ayrıca Birleşmiş Milletler'in çekilme çağrısı yapan bir Güvenlik Konseyi bulunuyor. Bu çağrılara Soğuk Savaş döneminde Suriye'nin başlıca müttefiki olan Rusya da katıldı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, "Suriye Lübnan'dan çekilmeli ancak bu çekilmenin Lübnan'daki hassas dengeleri bozmamasını sağlamalıyız" dedi. Almanya Başbakanı Gerhard Schröder de Lübnan'ın egemenliğini ve kalkınmasını sağlayabilmesi için Suriye'nin ivedilikle çekilmesini öngören Güvenlik Konseyi kararına uyulması gerektiğini söyledi. Lübnan'daki Suriye yanlısı çevreler hızlı bir çekilmenin bölgede istikrarsızlık yaratabileceği uyarısında bulunuyorlar.

On Dokuzuncu Bölüm: 07.03.2005 tarihli bir haberde, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'dan ABD'ye "Ben Saddam Hüseyin değilim. İşbirliği yapmak istiyorum" mesajı gönderdi. Esad, Amerikan Time dergisiyle yaptığı röportajda, Saddam Hüseyin ile karşılaştırılmaması gerektiğini belirterek, uluslararası talepler konusunda işbirliği yapmak istediğini söyledi. Lübnan'da eski başbakan Refik Hariri'yi kimin öldürdüğü yolundaki bir soru üzerine Esad, "Bu olaydan kim kârlı çıktı? Bir devlet başkanı olarak o, ya da şu ülke diyemem. Ama şüphesiz Suriye, en çok zarar gören taraf olmuştur" dedi.

Yine aynı tarihli diğer bir haberde, Suriye'nin, Lübnan'daki askerlerini bugün Bekaa Vadisi'nin doğusuna çekmeye başlayacağı bildirildi. Lübnan Savunma Bakanı Abdülrahim Murad, Şam'da yapılacak iki ülke liderlerinin toplantısından sonra askerlerin yeniden konuşlanması sürecinin başlayacağını söyledi. Binlerce Lübnanlının günlerdir Beyrut'ta Suriye karşıtı gösteriler düzenlemesinin ardından ilk aşamada yaklaşık beş bin askerin çekileceği tahmin ediliyor. ABD, Avrupa ve Arap ülkeleri son günlerde Suriye'ye çekilmesi yönünde baskıları artırmıştı. Suriye yanlısı Hizbullah örgütünün lideri Şeyh Hasan Nasrallah da, çekilmenin Suriye ile Lübnan'ın ortak kararı olması gerektiğini, uluslararası baskılara göz yumulmaması gerektiğini söyledi. Nasrallah, Birleşmiş Milletler'in Suriye'nin çekilmesi yönündeki kararını dış müdahale diye değerlendirdi.Nasrallah ayrıca Lübnan'ın İsrail karşıtı direnişe ihtiyacı olduğu gerekçesiyle silah bırakmayacaklarını belirtti. Birleşmiş Milletler karar tasarısı, aynı zamanda milislerin silahsızlandırılmasını talep ediyordu.

07.03.205 tarihine ilişkin YENİÇAĞ gazetesinde çıkan “Lübnan’da Halk Sokaklara Döküldü” başlıklı bir haberde de, Lübnan'da binlerce kişi, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın açıklamasını kutlamak üzere sokaklara döküldü. Lübnan'ın Beyrut, Trablus, Nebatiye ve Hutura kentlerinin sokaklarında toplanan halk, ellerinde Lübnan bayraklarıyla Esad ve Lübnan Devlet Başkanı Emil Lahud lehine sloganlar attı. Esad'ın Suriye parlamentosundaki konuşmasını başkent Beyrut'un merkezindeki Şehitler Meydanı'na kurulan dev ekranlardan canlı izleyen Lübnanlılar, sevinç gösterilerinin yanı sıra bazı şikayetlerini dile getirdi. ''Artık söz duymak değil eylem görmek istediklerini'' söyleyen Lübnanlılar, Suriye'nin ülkelerinin güvenlik yapılanmasındaki rolünü eleştirerek, istihbarat biriminin başındaki kişilerin istifa etmesini istediler. Göstericilerden bazıları ise Esad'ın Suriye birliklerini Lübnan'dan çekmek için bir takvim açıklamamış olmasından şikayet ederek, ''bütünüyle çekilme'' istediklerini söylediler. Bazı göstericilerse pazartesi günü genel grev yapılması ve daha büyük bir gösteri düzenlenmesi çağrısında bulundu.

07.03.2005 tarihli diğer bir haberde; Lübnan'dan askerlerini çekmesi için başta ABD olmak üzere uluslararası baskı altında olan Suriye'nin, birliklerini bugün çekmeye başlayacağı bildiriliyor. Çekilme sürecini görüşmek üzere, bugün Suriye cumhurbaşkanı Beşşar Esad ve meslektaşı Emil Lahod'un Şam'da biraraya gelmesi bekleniyor. Lübnan Savunma Bakanı Abdul-Rahim Murad, görüşme sonrası Suriye'nin askerlerini çekmeye başlayacağını söyledi. Esad'ın yaptığı açıklamaya göre, Suriye birlikleri, önce Bekaa Vadisi'ne, sonra da Lübnan-Suriye sınırına çekilecek. Türkiye'nin de, Suriye birliklerinin Lübnan'dan çekilmesinin bugün başlayacak olmasını memnuniyetle karşıladığı bildirildi. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Türkiye'nin komşusu Suriye ve Lübnan'la yakın ve iyi ilişkiler içerisinde olduğu belirtilerek, ''İki ülkeyle de hem kardeş ve dost halklarımız, hem de tüm bölge için yararlı ve yapıcı bir diyaloğumuz bulunmaktadır'' denildi. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

''Bölgemizin yeni tırmanmalara ve gerginliklere tahammülü bulunmamaktadır. Bölgede istikrarın korunmasında, gerginlikleri azaltıcı politikalar üretilmesinde ve gerekli adımların atılmasında bölge ülkelerinin büyük çıkarları bulunduğuna inanılmaktadır. Bu bağlamda, Suriye birliklerinin Lübnan'dan çekilmesinin bugün başlayacak olmasını, Suriye ve Lübnan yetkililerinin çekilmeyi görüşmek üzere Şam'da bir araya gelecek olmalarını memnuniyetle karşılıyoruz.''

07.03.2005 tarihli SABAH gazetesinde çıkan Emre ERGÜL’ün “Esad, Türkiye ile ilişkileri düzeltti ama...” başlıklı haberinde; Lübnan'ın önde gelen gazetelerinden Daily Star'ın başyazarı Huri "Türkiye ile ilişkileri düzelten Suriye müttefiklerinden ülkeden çekilmesi için baskı görüyor" dedi. Son gelişmeleri takip etmek için geldiğimiz Beyrut'ta Lübnan medyasının "ağır abilerini ağırlıyoruz. İlki 12 bin tirajlı (hemen küçümsemeyin. 100'e yakın gazetenin basıldığı 5 milyon nüfuslu ülkede bu önemli bir rakam) İngilizce yayın yapan Daily Star'ın başyazarı (senior columnist) Rami Huri. Kısa bir süre önce gazetesinin genel yayın müdürlüğü mevkisinden istifa eden Huri, bölgeyi en iyi bilen gazetecilerden. İşte Huri'nin gözüyle Ortadoğu.

SURİYE VE ESAD: Suriye, yaptığı diplomatik bağlantılar sonrası Lübnan'dan çıkmalı. Esad (Suriye lideri Beşar) şu anda ciddi bir baskı altında. Yalnızca bir kenarda oturup güçlü adamı oynayamaz çünkü etrafında çok az müttefiki var. O, Türkiye, Çin gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirdi ancak müttefikleri Rusya, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkeler ona Lübnan'dan çıkması için baskı yapıyor. Suriye, Lübnan'dan çıkacak. Ancak bunu ABD istediği için yapamaz. Çünkü bu onun gücünü kaybetmesi anlamına gelir.

ŞAM NİYE YALNIZ KALDI?: Suriye'nin Arap dünyasında yalnız kalmasının birkaç nedeni var. İlki, BM'nin 1559 sayılı tasarısı. Suriye'nin 15 bin askerini çekmesini isteyen karar ABD işi değil. Bunu BM istiyor. İkincisi Lübnanlılar'ın ayaklanması... Halktan daha önce politikacılar tepkilerini gösterdi. Hariri'nin ölümü sonrası da bu halk ayaklanmasına döndü. Yani artık Lübnan'daki ciddi bir çoğunluk Suriye'nin ülkeden çıkmasını istiyor. Suriyeliler'in yaptıklarını takdir ediyorlar. İç savaşta Suriye buraya gelip el koydu. Lübnan için iyi şeyler yaptılar. Ancak halk artık gitmeleri gerektiğine inanıyor. Sokaklardaki protestocular halkın yüzde 60'ını temsil ediyor.

ŞAM VE HİZBULLAH BAĞI: Hizbullah burada büyük bir güç. Her Şii Hizbullah Partisi'nden değil. Suriye'nin gitmesini isteyen çok fazla Şii tanıyorum. Suriye Lübnan'ı Hizbullah'ın İsrail'e karşı olmasından dolayı kullanıyor. Birçok insan Suriye'nin Hizbullah'ı koruduğuna inanıyor.

LÜBNAN-İSRAİL İLİŞKİLERİ: Lübnan'da bir kesim şu anda İsrailliler'le iş yapıyor. Bunlar genelde Hıristiyanlar. Bu ülkede İsrail'le ilgili fikirler Suriye tarafından baskı altında. Bence Lübnan ile İsrail ilişkileri arasında bir gelişme olmayacak. İsrail'in Suriye'ye bir saldırı düzenleyeceğini sanmıyorum. Suriye de keza aynısı yapmayacaktır.

07.03.2005 tarihli SABAH gazetesinde çıkan “Lübnan Yolu Şam'dan Geçiyor” başlıklı diğer bir haberde de; Lübnan'da yeni bir iç savaş çıkma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söyleyen As Safir gazetesi yazarı Muhammed Nureddin ise Türkiye'ye Şam ile ilişkilerini devam ettirmesi çağrısında bulundu. Muhalefetin buluşma yeri olması nedeniyle 'Bristol zirveleri' diye Lübnan basınına malzeme olan Beyrut Bristol Oteli kafesinde 'kontra' bir röportaj misafirimiz var: As Safir gazetesi yazarı, Lübnan Üniversitesi Türkiye İlişkileri profesörü Muhammed Nureddin ülkenin bulunduğu bu kritik noktada Şam-Beyrut, Şam-Ankara, Beyrut-Ankara ilişkileri üzerine Türkçe bir sohbet dönüyor. Refik Hariri suikastinin Şam istihbaratı işi olamayacağının altını çizen Nureddin, bakın Ankara'nın bölge için neler yapabileceğine nasıl dikkat çekiyor:

ESAD'IN MECLİS KONUŞMASI: Esad'ın konuşmasında iki yeni ve önemli şey vardı. İlki Esad'ın Lübnan'dan askerlerini "parça parça" yerine "topyekün çekeceği" mesajını vermesi oldu. Bu da Lübnan'da yeni bir dönemin başladığını gösteriyor. Ülke artık iç dinamikleriyle kararlar alacak. Kimse Suriye'yi alınan kararları etkilediği yönünde suçlayamayacak. İkincisi Esad'ın "Lübnan'ın ufkunda yeni bir 17 Mayıs var" sözüydü. 17 Mayıs 1983'te Lübnan ile İsrail arasında bir anlaşma imzalandı. İsrail lehine olan bu anlaşmadan kısa süre sonra Suriye'nin Lübnan'daki yanlıları İsrail'e karşı askeri mücadele başlattı. Lübnan'daki Suriyeci karşıtları da şimdi bu eski senaryoyu yeniden canlandırmak istiyor. Bu ülkede yeni bir iç savaş çıkma ihtimali yüksek.

ARAP MEDYASI ABARTIYOR: El Arabiya ve El Cezire gibi medyada Lübnan muhalefeti 'çoğunluk' olarak gösteriliyor. Muhalefet burada azınlık. Bu, Suriye üzerine baskı yapma senaryosunun bir parçası.

ANKARA-ŞAM-BEYRUT ÜÇGENİ: Irak yakında bölünecek. Bağımsız yeni bir oluşum Ankara, Şam ve Tahran'ı etkileyecek. Bu yüzden Türkiye Esad'ın güçlenmesi için yardımcı olmalıdır. Şam ile ilişkilerinizi devam ettirmelisiniz. Türkiye şu ortamda Lübnan için direkt olarak bir şey yapamaz. Çünkü yolu Suriye'den geçiyor. Şimdiye kadar Lübnan Suriye'nin etkisi altında olduğu için Türkiye Lübnan adına etkili olamadı. Lübnan için Suriye ile işbirliği yapabilir.

HİZBULLAH'IN SİLAHSIZLANMASI: Hizbullah ve buradaki Filistinliler'in silahlarının alınması isteniyor. Lübnan'daki 400 bin Filistinli burada kalacak ve vatandaşlık alacak. Bu da Lübnan'da bir yumruk olacak.

07.03.2005 tarihli diğer bir haberde de; Amerikan Time dergisine konuşan Suriye Devlet Başkanı Esad "Saddam Hüseyin değilim, işbirliği istiyorum" dedi ve ekledi: Hariri'nin öldürülmesinden çok etkilendim. En önemli soru kimin çıkarı olduğu. Devlet başkanı olarak şu ya da bu ülke diyebilirim. Ölümden en büyük kaybı olan Suriye... Lübnan Savunma Bakanı Abdürrahim Murad ise Suriye'nin bugünkü zirvenin ardından Lübnan'daki birliklerini çekmeye başlayacağını açıkladı. Lübnan'da faaliyet gösteren Hizbullah örgütü lideri Şeyh Hasan Nasrallah ise Suriye'ye destek gösterisi çağrısında bulundu. Silah bırakmayacaklarını söyledi

Yirminci Bölüm: 05.03.2005 tarihli İNTERNETHABER sitesinde çıkan “ABD İsrail’in Ağzıyla Konuşuyor” başlıklı haberinde, ABD Dışişleri Bakanlığı, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın, Suriye birliklerinin Lübnan'dan çekilme planının "yeterli olmadığını" açıkladı. ABD: "Suriye'nin çekilme planı yeterli değil"

Bakanlık sözcüsü Adam Ereli, Esad'ın konuşmasına ilişkin, "Konuşmada yeni bir şey yok. Bunları geçmişte de duyduk. Duymadığımız şeylerse hemen ve tamamen çekilmedir. Bunlar BM'nin 1559 sayılı kararının merkezini teşkil ediyor" dedi. Ereli, "Yabancı birliklerin Lübnan'dan hemen çekilmesini istiyoruz. BM kararının yerine getirilmesini bekliyoruz. Bunu Esad'ın konuşmasında duyamadık" diye konuştu. Öte yandan, Suriyeli Bakan Buthayna Şaban, Lübnan'daki Suriye birliklerinin, yeniden konuşlandırma planı çerçevesinde, sınırın Suriye tarafına çekileceğini söyledi. Şaban, "Devlet Başkanı'nın (Beşşar Esad) söylediği, kesinlikle açıkça anladığımız gibi, birliklerin Suriye'ye çekileceğidir... Suriye'nin içindeki sınırlarımıza" dedi. Bu arada, Lübnanlı yetkililer, Lübnan'daki Suriye birliklerinin yeniden konuşlandırılmasına ilişkin planın onaylanması için Suriye ve Lübnan liderlerinin pazartesi günü görüşeceklerini söylediler. Lübnan Devlet Başkanı Emil Lahud'un, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın konuşmasını memnuniyetle karşıladığı bildirildi. Lübnanlı resmi kaynaklara göre Lahud, Esad'ın konuşmasının, "Lübnan ile Suriye arasındaki tarihi kardeşlik ilişkilerinin derinliğini gösterdiğini ve iki ülke arasındaki ilişkilere ve Suriye'ye zarar veren konuları bir bir açıkladığını" belirtti.

Yirmi Birinci Bölüm: 07.03.2005 tarihli HABERTURKA sitesinde İHA kaynaklı çıkan “Dışişleri Ortadoğu'dan Tedirgin” başlıklı bir haberde, Dışişleri Bakanlığı, Orta Doğu bölgesinin yeni sorunlarla karşı karşıya kalma tehlikesi içine girmesinin endişeyle izlendiğini bildirdi. Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin Lübnan eski Başbakan'ı Refik Hariri'ye düzenlenen suikastin ardından yaşanan gelişmelerin ve Orta Doğu bölgesinin yeni sorunlarla karşı karşıya kalma tehlikesi içine girmesinin endişeyle izlendiğini bildirdi.

Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi tarafından yapılan yazılı açıklamada, Türkiye'nin komşuları Suriye ve Lübnan'la yakın ve iyi ilişkiler içerisinde olduğu belirtilerek, "İki ülkeyle hem kardeş hem dost halklarımız, hem de tüm bölge için yararlı ve yapıcı diyaloğumuz bulunmaktadır" denildi.Türkiye'nin, Lübnan'ın bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve birliğine büyük önem verdiğine vurgu yapılan açıklamada, bu çerçevede 1559 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına verilen destek hatırlatıldı. Lübnan'daki son gelişmeler çerçevesinde bu kararın gecikmeksizin uygulanmasının önemine işaret edilen açıklamada, nisan ayında Lübnan'da parlamento seçimleri yapılmasının planlandığı, bu seçimlerin demokratik ve Lübnanlıların siyasi iradesini hür şekilde kullanmalarını sağlayacak ortamda yapılması gerektiği dile getirildi.

Açıklamada ayrıca şu ifadelere yer verildi: "Seçimlerin demokratik bir şekilde gerçekleştirilmesi yönünde tüm ilgili taraflara önemli görevler düşmektedir. Bölgemizin yeni tırmanmalara ve gerginliklere tahammülü bulunmamaktadır. Bölgede istikrarın korunmasında, gerginlikleri azaltıcı politikalar üretilmesinde ve gerekli adımların atılmasında bölge ülkelerinin büyük çıkarları bulunduğuna inanılmaktadır. Bu bağlamda Suriye birliklerinin Lübnan'dan çekilmesinin bugün başlayacak olması ve Suriye ve Lübnan yetkililerinin çekilmeyi görüşmek üzere Şam'da bir araya gelecek olmalarını memnuniyetle karşılıyoruz."

Yirmi İkinci Bölüm: 09.03.2005 tarihli İNTERNETHABER sitesinde çıkan “Bush Suriye’nin Planını Beğenmedi” başlıklı bir haberde, ABD Başkanı George Bush, Suriye'nin Lübnan'dan çekilme planını yeterli bulmadığını söyledi. Bush çekilmenin yarım kalan bir önlem olduğunu savundu. Bush, Suriye istihbarat servislerinin Lübnan hükümeti üzerinde çok etkisi olduğunu belirterek, bu ülkenin askerlerini Lübnan'dan çekmesinin "yarım kalan bir önlem" olduğunu kaydetti. Bush, Suriye'ye Lübnan'daki tüm askerleri ve istihbarat güçlerini çekmesi çağrısını yineleyerek, ABD'nin Suriye'nin bunu reddetmesi halinde atılacak olası adımlar konusunda müttefikleriyle görüş alış verişinde bulunduğunu bildirdi. Suriye gizli servislerinin, Lübnan'da mayıs ayındaki genel seçimlerin özgürce yapılabilmesi için bu ülkeden çekilmesi gerektiğini ifade eden Bush, "(Suriye Devlet Başkanı Beşşar) Esad'ın ülke askerlerini Bekaa Vadisi'ne kadar çekme sözü yeterli değil. Bu yarım bir önlem" diye konuştu.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Abdullah Bir Abdülaziz'in, Esad'a BM'nin taleplerine uyması yönündeki çağrısından etkilendiğini belirten Bush, "Şimdi dünya konuşuyor. Devlet Başkanı Esad bunu anlamalı. Sadece Batı dünyası konuşmuyor" dedi. ABD Başkanı Bush, İran ile ilgili olarak endişelerini dile getirerek, "Sanırım, ABD İran'ın nükleer silah istediğine inanan ve İran'ın nükleer silaha sahip olmasının, istikrarı büyük ölçüde bozacağını bilen dost ve müttefikleriyle çalışmayı sürdürmeli" dedi.

Yirmi Üçüncü Bölüm: 10.03.2005 tarihli HÜRRİYET gazetesinde çıkan “Annan’dan Suriye’ye ‘Lübnan’dan Çekil’ Çağrısı” başlıklı bir haberde, BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Suriye'ye Lübnan'daki askerlerini tamamen çekmesi çağrısında bulundu. Annan, İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlediği basın toplantısında, bölgeye bir temsilci göndereceğini belirterek, hem Suriye hem de Lübnan'ı ziyaret edecek olan temsilcinin, tam çekilme için bir takvimle geri dönmesini umduğunu söyledi. Madrid'de bugün düzenlenecek Demokrasi, Terörizm ve Güvenlik zirvesi'ne katılacak Kofi Annan, bölgeye göndereceği temsilcinin adını açıklamadı. Lübnan'daki Suriye birliklerinin mart ayı sonuna kadar Bekaa Vadisi'ne çekileceğini açıklamıştı, ancak Lübnan'dan tamamen çekilmenin ne zaman tamamlanacağını bildiren bir takvim sunulmamıştı.

BM Güvenlik Konseyi'nce geçen yılın eylül ayında alınan 1559 sayılı karar, tüm Suriye askerlerinin hızla Lübnan'dan çekilmesini, Lübnan'daki 1975-1990 iç savaşını sona erdiren 1989 Taif anlaşması da Suriye'nin bu ülkedeki birliklerinin yeniden konuşlanmasını öngörüyor. Bu anlaşma uyarınca, Suriye ve Lübnan'ın birliklerin çekilmesi için bir takvim üzerinde anlaşmaları gerekiyor.

Yirmi Dördüncü Bölüm: 10.03.2005 tarihli bir haberde, Lübnan'da milletvekillerinin büyük çoğunluğu, Ömer Kerami'nin yeniden başbakan atanmasını istedi. Kerami eski başbakanlardan Refik Hariri'nin öldürülmesinin ardından geçen hafta istifa etmişti. Bu gelişmenin ardından Lübnan Cumhurbaşkanı Emil Lahud'un resmen Ömer Kerami'yi başbakan adayı olarak açıklaması bekleniyor. Lahud'un açıklayacağı yeni başbakanın, parlamentoda çoğunluğun desteğine sahip ve Suriye yanlısı bir isim olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Hizbullah'ın dün Beyrut'da düzenlediği Suriye'ye destek gösterisine yarım milyona yakın insanın katılmasının ardından Suriye'nin Lübnan üzerindeki siyasi etkisinin bir süre daha devam edeceği görüşü hakimiyet kazandı.

Aynı konuya ilişkin ve aynı tarihli TÜRKİYE gazetesinde Beyrut kaynaklı çıkan “Lübnan'da Hükümet Krizi.Muhalefet Kerame'nin Başbakanlığına Karşı Çıktı” başlıklı bir haberde de; Lübnan'da muhalefet, Devlet Başkanı Emil Lahud'un yeni hükümeti kurma görevini verdiği Ömer Kerame'nin bir ''ulusal uzlaşma'' hükümetini yönetmeye yetkin olmadığını söyledi. Muhalefetin sözcüsü milletvekili Antoine Andraos, ''Kerame bir ulusal birlik hükümeti kurmaya yetkin değil, çünkü o diğer cepheden, yani Suriye yanlısı cepheden'' dedi. Suriye yanlısı Kerame, hükümeti kurma görevi aldıktan sonra yaptığı açıklamada, tek çıkar yolun ulusal birlik hükümeti olduğunu belirterek, tüm taraflara hükümete katılmaları çağrısında bulunmuş, ulusal birlik hükümetinin kurulamamasının Lübnan'ın yok olmasına yol açacağını kaydetmişti. Kerame, eski Başbakan Refik Hariri'nin öldürülmesinden sonra yoğun protestolar sonucu 28 Şubat'ta istifa etmiş, hükümeti kurma görevi yeniden Kerame'ye verilmişti.

Yirmi Beşinci Bölüm: 10.03.2005 tarihli bir haberde, Avrupa Parlamentosu (AP), Lübnan'daki Hizbullah hareketini 'terörist grup' olarak niteledi ve AB'den bu örgüte karşı önlem almasını istedi. AP Genel Kurul oturumunda büyük bir oy çoğunluğuyla kabul edilen tavsiye kararında, Hizbullah'ın terörist faaliyetlerinin açık kanıtları bulunduğu belirtildi ve AB Konseyi'ne bu faaliyetlerin önüne geçilmesi için gerekli önlemleri alması çağrısında bulunuldu. Kararda, Suriye'den Lübnan'daki askeri birliklerini ve istihbarat servislerini geri çekmesi istendi. ABD ve İsrail, daha önce AB'ye yaptıkları çağrılarda, Lübnan'daki Hizbullah örgütünü terörist gruplar listesine almasını ve bu örgütün Avrupa'daki mal varlığının dondurulmasını istemişti. AB'de aralarında Fransa, İngiltere ve İspanya'nın da içinde bulunduğu bir grup ülke, Ortadoğu barış sürecine olumsuz katkıda bulunacağı gerekçesiyle bu çağrılara duyarsız kalmıştı.

Yirmi Altıncı Bölüm: 10.03.2005 tarihli TÜRKİYE gazetesinde Şam kaynaklı çıkan “Suriye:Bize Yardım Edin” başlıklı bir haberde, Suriye Enformasyon Bakanı Mehdi Dahlallah; Türkiye ve Türk halkından, bölgede barışı sağlamak için baskıda bulunmalarını ve kendilerine yardımcı olmalarını istedi. Dahlallah, Türkiye ile Suriye arasındaki işbirliğinin bir “gerçek” haline dönüştüğünü belirterek, bu ilişkinin ana hedefinin işbirliğini geliştirmek ve barışı sağlamak olduğunu kaydetti. İki ülke ilişkilerinin bölgenin de çıkarına olduğunu ifade eden Dahlallah, son yıllarda bu ilişkilerin gelişmesini çok olumlu bulduğunu ve bağların daha da güçlenmesini umduğunu söyledi. Dahlallah, “Hem Türkiye’den hem de Türk halkından istediğimiz şudur ki; barışı gerçekleştirmemiz için bazı baskılar yapsınlar ve bize yardımcı olsunlar” diye konuştu.

Dahlallah, bölgede yaşanan gelişmelerden sadece Suriye’nin değil bölgedeki tüm ülkelerin endişe duyduğunu da belirtti. Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesinin yeni bir gelişme olmadığına dikkat çeken Dahlallah, Taif Anlaşması’na göre zaten Suriye’nin Lübnan’da kalmayacağını, varlığının geçici olduğunu söyledi. Öte yandan Suriye’nin Washington Büyükelçisi İmad Mustafa, “Suriye ordusunun, Mayıs ayından önce Lübnan’dan çekilmiş olacağını” söyledi. Mustafa, Amerikan CNN televizyonuna yaptığı açıklamada, Suriyeli askerlerin en kısa sürede Lübnan’dan çekileceğini ve bunun Mayıs ayından önce yapılacağını belirterek, “Askerler çekilmeye başladı” dedi

Yirmi Yedinci Bölüm: 11.03.2005 tarihli bir haberde, Suriye birliklerinin tamamına yakınının, Lübnan'ın kuzeyinden çekildiği kaydedildi. Görgü tanıkları, aralarında büyük bir askeri üssün bulunduğu tüm diğer askeri mevzilerin dün gece boşaltıldığını ve binlerce asker ile yüzlerce aracın Suriye'ye geçtiğini bildirdiler. Suriye birliklerinin, bu hafta içinde kabul edilen aşamalı çekilme planı çerçevesinde Beyrut bölgesinden evlerine dönüşlerinin sürdüğü de gelen haberler arasında. Görgü tanıkları ve güvenlik kaynaklarının verdiği bilgiye göre, Suriyeliler, Trablus şehrinin içindeki ve civarındaki iki istihbarat bürosunu ve iki askeri mevziyi boşaltmadı. Ancak bu aşamanın da 24 saat içinde tamamlanabileceği belirtildi.

Yirmi Sekizinci Bölüm: 14.03.2005 tarihli bir haberde, Eski başbakanlardan Refik Hariri'nin öldürülmesi Lübnan'ı hareketlendirdi. Suriye'de çeşitli gruplar protesto gösterilerine başladı. Lübnan'ın çeşitli bölgelerinden gelen yaklaşık 300 bin kişi muhalefetin çağrısıyla başkent Beyrut'ta düzenlenecek gösteri için toplandı. Beyrut'a otomobille, deniz yoluyla hatta yayan gelen göstericilerin, eski Başbakan Refik Hariri'nin öldürülmesinden bu yana yapılan mitinglerin en büyüğünü yapmaya hazırlandıkları belirtildi. Hariri suikastının aydınlatılmasını ve Suriye askerlerinin ülkeyi terk etmesini isteyen göstericiler, Beyrut'a gelinceye kadar büyük bir trafik sıkışıklığının meydana geldiği ve araçların kuzey otoyoluyla Şam otoyolunda tampon tampona gidebildikleri kaydedildi.

Yirmi Dokuzuncu Bölüm: 14.03.2005 tarihli MİLLİYET gazetesinde çıkan “Suriye, Kuzey Lübnan ve Metn'den Tamamen Çekildi” başlıklı bir haberde, Lübnan'daki Suriye birliklerinin Bekaa Vadisi'ne doğru bir hafta önce başlayan çekilme işleminin devam ettiği, bu çerçevede Suriye askerlerinin Lübnan'ın kuzeyi ile kuzeydoğusundaki Metn dağından tamamen çekildiği bildirildi. Bölgedeki AFP muhabiri, askerlerin Lübnan'ın kuzeyindeki tüm mevzileri bu geceyarısı boşalttığını, teçhizat taşıyan kamyonlarla asker taşıyan otobüs ve ciplerin Suriye sınırına doğru yol aldığını belirtti. Suriye ordusunun, Metn dağındaki tüm mevzilerini de boşalttığı bildirildi. İki aşamalı çekilme planına göre, ilk aşamada yaklaşık 6 bin asker çekilecek. Suriye'nin Lübnan'da 14 bin askeri bulunuyor.

Bu arada, Lübnan'da Suriye karşıtı muhalefet, eski Başbakan Refik Hariri'ye düzenlenen suikastın birinci ayı nedeniyle başkent Beyrut'ta büyük bir gösteri yapacak. Organizatörler, günlük gösterilere sahne olan Beyrut'un merkezindeki ana meydanda yapılacak bu gösteriye yüzbinlerce kişinin katılmasının beklendiğini belirttiler. Siyasi kaynaklar, bugüne kadar barış içinde geçen protesto ve gösterilerin, Hariri'nin 14 Şubat'ta öldürülmesinden bu yana Suriye'nin bu suikasttaki rolü üzerine çıkan derin siyasi görüş ayrılıkları nedeniyle şiddete dönüşmesinden endişe edildiğini ifade ediyorlar.

Otuzuncu Bölüm: 14.03.2005 tarihli MİLLİYET gazetesinde çıkan “Edelman: Türkiye Suriye Konusunda Uluslar arası Camianın İçinde Olmalı” başlıklı bir haberde, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, ''Suriye konusunda söylenecek şey, uluslararası camianın, BM'nin 1559. kararı gereği tamamen fikir birliğinde olmalarıdır'' dedi. Eric Edelman, Bursa Valisi Oğuz Kağan Köksal'ı ziyaretinde, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, ''Bugünkü gazetelerde, ABD'nin, Cumhurbaşkanı Sezer'in Suriye'ye yapacağı ziyareti ertelemesi yönündeki beklentisine rağmen, Sezer'in bu ziyareti ertelemeyeceği yer alıyor. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?'' yönündeki sorusu üzerine Edelman, şöyle konuştu:

''Suriye konusunda söylenecek şey, uluslararası camianın, BM'nin 1559. kararı gereği, tamamen fikir birliğinde olmalarıdır. Bu karar gereğince, Suriye'nin Lübnan'dan askerlerini derhal çekmesi gerektiğidir. Başkan Bush da, Avrupa'yı ziyaretinde bu konuda tamamen fikir birliği olduğunu gördü. Fransa Cumhurbaşkanı Jacque Chirac, Almanya Başbakanı Schröder, Rus ve Mısır liderleriyle yaptığı görüşmelerde, görüşbirliği içinde olduklarını gördü. Umarız, Türkiye de uluslararası camianın içinde yer alacaktır. Tabiki bu uluslararası camiaya uyup uymamak konusu, Türkiye'nin kendi kararıdır.''

''ABD ALEYHTARI HABERLER'' Edelman, ''Türkiye basınında ABD aleyhtarı yayın yapıldığı yönündeki iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Göreve geldiğinizden beri bu haberlere onlarca tekzip yayınlattınız'' yönündeki soruya da, herkesin haberler tarafından çevrilen bir dünyada yaşadığını söyledi. Bu haberlerin bazılarının doğru, bazılarının yanlış olabileceğini ifade eden Edelman, şunları kaydetti: ''Haberlerin yanlış olduğu zaman bunun belirtilmesi gerektiği inancındayım. Antiamerikanizm konusuna gelince de, Irak'ta askeri olarak bulunmamızdan dolayı tabiki Türkiye'de bazı endişelerin olduğunu biliyoruz. Bu da çok doğal. Bunu anlıyoruz. Çeşitli tartışmaların, diyalogların olması gerektiğine inanıyoruz. Fakat, bunların doğru temeller üzerine oturtulması gerektiğine inanıyoruz. Bizim için endişe verici olan, çoğu zaman haberlerin komplo teorileri üzerine dayandırılması.'' Eric Edelman, ''Metal Fırtına'' kitabına ilişkin soruya ise, ''Kitabı biliyorum, ama henüz okuma fırsatı bulamadım'' yanıtını verdi. ABD Büyükelçisi Edelman, daha sonra Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin'i ziyaret etti. Edelman ile bir süre sohbet eden Şahin, Türkiye'nin Kafkaslar, Akdeniz ülkeleri ve Ortadoğu'nun ortasında stratejik öneme sahip bir ülke olduğunu vurguladı.

'Güçlü bir Türkiye'nin varlığının, bölgede ne kadar önemli olduğu bir gerçektir'' diyen Şahin, şunları söyledi: ''Biz inanıyoruz ki, Türkiye'nin hem bölge barışına hem de dünya barışına önemli katkısı olacaktır. Yıllardan beri ABD ile olan ekonomik, siyasi, kültürel işbirliğinden oldukça mutluyuz. ABD'nin dünya barışına ve ekonomisine katkılarını takdirle takip ediyoruz. Türkiye ile ABD arasındaki dostluğun uzun yıllar sürmesini diliyoruz.'' Edelman da Bursa'ya gelmekten duyduğu mutluluğu dile getirirken, misafirperverliklerinden dolayı Vali Köksal ve Şahin'e teşekkür etti.

''GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE AVRUPA VE ABD İÇİN ÖNEMLİ'' Güçlü bir Türkiye'nin Avrupa ve ABD için önemli olduğuna işaret eden Edelman, şöyle konuştu: ''Türkiye ve ABD arasındaki dostluğun uzun süreli olması, bizim de temennimizdir. Bursa'nın da bu dostluğun kurulması ve gelişmesinde katkısı vardır. Aldığım bilgilere göre, Organize Sanayi Bölgesi'nde bir ABD merkezi var. Bu, Bursalıların ABD'yle ilgili direkt bilgi almaları için önemli. ABD, Bursa ve Türkiye arasındaki dostluk, ekonomik ve siyasi alanlardaki ilişkilerin devam etmesini istiyoruz.''

Otuz Birinci Bölüm: 14.03.2005 tarihli bir haberde, Lübnan'daki Suriye birlikleri Bekaa Vadisi'ne doğru çekilme işlemine hız verdi. Suriye askerleri ülkenin kuzeyi ile Metn Dağı'ndan tamamen çekildikleri bildirildi. Askerlerin Lübnan'ın kuzeyindeki tüm mevzileri bu geceyarısı boşalttığı, teçhizat taşıyan kamyonlarla asker taşıyan otobüs ve ciplerin Suriye sınırına doğru yol aldığı belirtildi. İki aşamalı çekilme planına göre, ilk aşamada 6 bin asker çekilecek. Suriye'nin Lübnan'da 14 bin askeri bulunuyor. Bu arada, Lübnan'da Suriye karşıtı muhalefet, eski Başbakan Refik Hariri'ye düzenlenen suikastın birinci ayı nedeniyle başkent Beyrut'ta gösteri yapacak.

Otuz İkinci Bölüm: 16.03.2005 tarihli bir haberde, ABD yönetimi, Hizbullah'ı, silah bırakması şartıyla politik olarak tanıyabileceği mesajını verdi. Suriye'nin ABD Büyükelçisi İmad Mustafa da, "Washington'un İsrail yanlısı bir politika izlemeye ve Hizbullah'ı terör örgütü olarak göstermeye son vermeli. ABD, Hizbullah'ın ulusal bir hareket olduğunu anlamalı" dedi. ABD Başkanı George Bush, "Hizbullah silahlarını bırakarak terörist olmadıklarını kanıtlayabilir" sözleriyle ilk kez örgütün Lübnan'da politik bir rol üstlenebileceği işaretini verdi. Hizbullah'ı hala terörist olarak gördüklerini hatırlatan Bush, örgütün İsrail-Filistin barışını baltalamasından endişe duyduğunu kaydetti. Bush'un Hizbullah ile ilgili açıklamasına cevap Suriye'den geldi. Suriye'nin Washington Büyükelçisi İmad Mustafa, ABD yönetiminin Hizbullah'ı terör örgütü olarak görmemesi için önünde tarihi bir fırsat olduğunu belirtti.

Mustafa, "ABD yönetimi İsrail yanlısı bir politika izlemeye ve Hizbullah'ı terör örgütü olarak göstermeye son vermeli. ABD, Hizbullah'ın ulusal bir hareket olduğunu anlamalı. Hizbullah, İsrail askerlerini Lübnan'dan çıkarmayı başarmış bir örgüttür" dedi. Hizbullah'ın İsrail'e hiçbir zaman intihar komandosu göndermediğine ve sivilleri hedef almadığına dikkat çeken İmad Mustafa, ABD'nin Hizbullah ile işbirliği yapması gerektiğini söyledi. "Washington Hizbullah'ın Lübnan'da politik rol üstlenmesine yardım etmeli" diyen Mustafa sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunun gerçekleşmesi durumunda Hizbullah kendiliğinden Lübnan ordusuna dahil olur ve bütün sorunlar çözülür. Bu da hem Lübnan'ın hem de ABD'nin bölgedeki uzun vaadeli politikasının çıkarına olacaktır."

Bush yönetiminin Suriye'nin Irak sınırında yeterli güvenlik sağlayamadığı ve teröristlerin Irak'a geçmesine izin verdiğine yönelik suçlamalarına da yanıt veren Suriye Büyükelçisi, ABD'nin Meksika sınırında yaşadığı sorunları hatırlatarak Washington yönetimine işbirliği çağrısında bulundu. Mustafa sözlerini şöyle noktaladı: "Irak sınırında güvenliğini sağlamaya çalışıyoruz. Ancak taktir edersiniz ki bu çok zor. Çünkü 500 kilometrelik sınır çölden ibaret. Sınırlarımızın güvenliğinin artırılması konusunda ABD ile işbirliği yapmaya hazırız. ABD'nin yardımını seve seve kabul ederiz. Asker ve istihbarat konularında yardıma açığız. Bunu tek başımıza başaramayız. Özellikle de ABD medya aracılığıyla Suriye'ye baskı yapmaya devam ettiği sürece." Radikal dinci Hizbullah, İsrail topraklarına yönelik pekçok saldırıdan sorumlu tutuluyor. Örgütün aynı zamanda Lübnan parlamentosunda vekilleri bulunuyor. Hizbullah geçtiğimiz hafta, yaklaşık 4 milyon nüfusu olan Lübnan'da 1 milyondan fazla kişinin katılımıyla "Suriye'ye destek" mitingi düzenlemişti.

Otuz Üçüncü Bölüm: 16.03.2005 tarihli bir haberde, Suriye'nin başkenti Şam'da bir araya gelen Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, Lübnan krizinin 22 ve 23 Mart'ta Cezayir'de yapılması öngörülen Arap liderleri zirvesine taşınması konusunda anlaştı. Diplomatik bir kaynak, toplantının olumlu geçtiğini ve görüşmede ikili ilişkilerin sağlamlığının vurgulandığını da kaydetti. Mübarek'e Suriye'de, Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Ebu Geyd ile istihbarat şefi Ömer Süleyman'ın eşlik ettiği belirtildi.

Otuz Dördüncü Bölüm: 16.03.2005 tarihli bir haberde, Suriye askeri istihbaratının Beyrut'taki ana karargahı boşalttı. Suriyeli istihbarat ajanları ve yetkililer, iki otobüs ve birkaç otomobille hareket ederek, Beyrut'taki 18 yıllık varlıklarına son verdiler. Araç konvoyunun ayrılmasından sonra, birkaç Lübnanlı binaya girerek, Lübnan bayrağı ve eski Başbakan Refik Hariri'nin resimlerini dalgalandırdı.

Otuz Beşinci Bölüm: 17.03.2005 tarihli bir haberde, Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah, ABD Başkanı Bush'un silahsızlanma talebini reddetti. ''Lübnan'ın savunmasız kalması için bizden silahsızlanmamızı istiyorlar'' diye konuşan Nasrallah, "Öncelikleri Irak ve İsrail olan Amerikalılar, Lübnan'da olan bitenlerle dalga geçiyor" dedi. Hizbullah lideri, ABD'nin Lübnan'a askeri müdahalede bulunmasının söz konusu olmayacağı da belirterek, ''ABD'nin nüfuzu bize ulaşamaz'' ifadesini kullandı.

Otuz Altıncı Bölüm: 17.03.2005 tarihli bir haberde, Lübnan askeri kaynakları, Suriye ordusunun, Lübnan'dan çekilmenin ilk aşamasını tamamladığını duyurdu. Suriye birliklerinin Beyrut yakınlarındaki dağlarda ellerinde bulundurdukları mevzilerden de ayrıldıkları açıklandı. İlk aşamada yaklaşık 8 bin askerin çekildiğini belirten kaynaklara göre, bu askerlerin yarısı Bekaa Vadisi'nin doğusuna çekildi, diğer yarısı da Suriye'ye döndü. Lübnan güvenlik kaynakları da, Suriye istihbarat servisinin Trablus'taki son iki merkezini de boşalttığını duyurdu.

Otuz Yedinci Bölüm: 17.03.2005 tarihli bir haberde, AB, Suriye'den, Lübnan'daki tüm birliklerini ve istihbarat elemanlarını çekmesini istedi. Brüksel'de toplanan AB dışişleri bakanları, yayımladıkları bildiride, Şam yönetiminden, Lübnan'dan tamamen çekilmesini, BM kararını uygulamasını istedi. Bildiride, Suriye birliklerinin Lübnan'dan 'belli bir takvime' göre çekilmesi vurgulandı. AB dışişleri bakanları ayrıca, Lübnan hükümetinden de, eski Başbakan Refik Hariri suikastını çözmesini istedi.

Otuz Sekizinci Bölüm: 14.03.2005 tarihli İNTERNETHABER sitesinde SABAH gazetesi kaynaklı çıkan “ABD'den Türkiye'ye Suriye Uyarısı” başlıklı haberde, Washington, Sezer'in nisanda Şam'a yapacağı gezinin iptali ya da ertelenmesi yönündeki beklentisini, diplomatik yollarla Ankara'ya iletti.

"BASKI BEKLERDİK" Üst düzey bir AB yetkilisi de Suriye asker çekene kadar Ankara'nın sessiz kalmasının soru işaretleri yarattığını belirterek "Türkiye Şam'a baskı yapmalıydı" dedi.

ERTELEME YOK Sezer'e yakın bir kaynak "Bölgedeki gelişmeler dikkatle izleniyor" deyip ziyareti ertelemenin şu aşamada düşünülmediğini belirtti.

Sezer'e 'gitme' baskısı Suriye'nin Lübnan'dan asker çekmesi için ortak cephe oluşturan ABD ve AB, Sezer'in Suriye gezisini iptal etmesi için mesaj gönderdiler. Ancak Çankaya erteleme düşünmüyor. Lübnan Başbakanı Refik Hariri'ye yönelik suikast, Irak savaşı nedeniyle sarsılan "Transatlantik ittifakı"nı yeniden canlandırarak Suriye konusunda ortak bir cephe yarattı. ABD ve AB, Suriye'nin Lübnan'dan askerlerini çekmesi için ortak cephe kurarken, ittifakın parçası olan Türkiye'nin "gelişmeleri izlemekle yetinmesi" beklenmedik bir gerilime yol açtı. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın geçen ayki Avrupa gezisi sonrasında, başta Fransa olmak üzere çeşitli AB ülkeleri, Hariri suikastine sert tepki göstermiş, Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi konusunda Washington'a beklenenin üstende destek vermeye başlamıştı. Bu ortak tutum, Ankara'daki AB ve ABD misyonlarına da yansıdı. Üst düzey bir AB yetkilisi, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Lübnan'dan askerlerini çekme kararı almadan önce AB ve ABD'nin ortak girişimde bulunduğunu, ancak Türkiye'nin "sessiz kaldığını" belirtti.

ANKARA SORU İŞARETİ Aynı yetkili SABAH'a şu değerlendirmede bulundu: "Türkiye'nin tutumu soru işaretlerine neden oldu. Bu süreçte Ankara'ya diplomatik kanallar aracılığıyla 'Şam yönetimine BM Güvenlik Konseyi kararı hatırlatılmalı' talebi iletildi. Ancak Ankara ne bu yönde bir adım attı ne de bir açıklama yaptı. En sonunda Esad'ın çekilme kararını resmen açıklamasının ardından Dışişleri Bakanlığı tarafsız tutumunu koruyarak bir açıklama yaptı ve 'kararı memnuniyetle karşıladıklarını' bildirdi. Oysa biz Türkiye'nin Suriye'ye baskı yapmasını beklerdik."

GÖZLER SEZER'E ÇEVRİLDİ Dışişleri Bakanlığı, Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi konusundaki tutumunu 7 Mart'ta açıklamıştı. Dikkatli bir üslupla kaleme alınan açıklamada, konuyla ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına atıf yapılarak, Türkiye'nin Suriye ve Lübnan'la "yakın ve iyi ilişkiler içerisinde olduğu, bölge için yararlı ve yapıcı bir diyaloğunun bulunduğu" vurgulanmıştı. Ankara'ya diplomatik yollarla iletilen tepkilerin ardından, gözler Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Nisan ayında gerçekleşmesi planlanan Suriye gezisine çevrildi. Üst düzey bir Amerikalı yetkili, ziyaretin ertelenmesi yönünde beklentileri olduğunu, ancak Çankaya'dan bu yönde bir sinyal alamadıklarını belirtti. ABD'li yetkili, Türkiye'den "Hangi cephedesiniz?" sorusuna yanıt beklediklerini, bu çerçevede Sezer'in ziyaretini ertelemesinin "olumlu bir adım" olacağını vurguladı.

KÖŞK ERTELEME DÜŞÜNMÜYOR Cumhurbaşkanı Sezer'e yakın bir kaynak ise, ziyaretin ertelenmesinin şu aşamada düşünülmediğini belirterek, "Bölgedeki gelişmeleri izliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı'nın ziyaretine ilişkin çalışmalar sürüyor" dedi. Cumhurbaşkanı Sezer, Finlandiya'ya bu ay yapması beklenen ziyareti de, Kıbrıs Rum kesimi büyükelçisiyle aynı ortamda bulunmamak için ertelemek zorunda kalmıştı.

Otuz Dokuzuncu Bölüm: 19.03.2005 tarihli bir haberde, Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta bomba yüklü bir aracın patlaması sonucu 9 kişi yaralanandı. Yeni Cideyde mahallesinde düzenlenen bombalı saldırıyı henüz üstlenen olmazken, yetkililer, patlamanın nedeninin ve hedefinin bilinmediğini ifade etti. Patlama sonucu, infilak eden aracın yakınlarındaki bir bina ve park halindeki araçlar zarar gördü. Lübnan'da 14 şubatta eski Başbakan Refik Hariri bombalı saldırıda öldürülmüştü. Hariri suikastından sorumlu tutulan Suriye yönetimi ise iddiayı reddetmişti.

Kırkıncı Bölüm: 21.03.2005 tarihli YENİÇAĞ gazetesinde çıkan Mustafa AŞULA’nın “SURİYE İKİLEMİ” başlıklı yazısında; Amerika şimdi de Türkiye’nin Suriye politikasına taktı. Buna hakkı var mı ? yok, ama Amerika öteden beri yapmak istediklerini yapıyor, hakkı var mı yok mu, bu, Amerikanın tasalarının belki en sonuncusu. Amerika Irak''ı işgal ederken buna hakkı var mıydı ? Ve iki yıldan bu yana bu zulme direnenleri kitleler halinde imhaya devam ederken buna hakkı var mı ? Amerikanın, kendi uzun ve orta vadeli global çıkar hesaplarıyla, nerede, neye , ne zaman itiraz edeceğini kestiremeyiz.

Böyle olunca, biz kendi işimize bakmalıyız. Suriye bize yıllar süren düşmanlık yaptığında, bir '' Suriye '' politikamız var mıydı bilinmiyor. Ancak hatırlanan şu idi ki, soğuk savaş döneminde Sovyetlerin kanatları altında Suriye sağa sola epey sun''i hava basıyordu. Şu kadar Sovyet eğitimli silahlı kuvvetleri, şu kadar T-72 Sovyet tankları vardır tarzında, sistematik olarak yürütülen propaganda ile Suriye, etrafını sindirmeye çalışırken, belki de bu propagandanın tesiriyle, biz de, tüm mazarratına rağmen, Suriye’ye ne dokunuyor, ne de tahrik ediyorduk. Ancak Suriye APO'ya kucak açtıktan ve bu tutumunu yıllarca sürdürdükten sonradır ki, Suriye’yi sıraya koymak zorunda kaldık ve bu ülkenin yöneticilerinin anladığı dilden konuşmaya başlayınca Suriye hizaya geldi. Bizim siyasetimiz öteden beri, komşularla iyi ilişkilere dayalıdır.

Bize düşmanlık yapılmadıkça da bunu değiştirmek için sebep yoktur. Ancak bu, geçmişi tümüyle hatırdan çıkarmak anlamına gelmediği gibi, komşularımızı yakından izlememize de mani değildir. Suriye ile düzeltilmeye çalışılan ilişkilerin devamı ve güvencesi, Suriye’nin her koşulda artık bütünüyle açık, samimi ve şeffaf davranmasına bağlıdır. Geçmişte düşmanlık görmüş bir ülke olarak, bunu istemek ve beklemek hakkımızdır. Bu tutumu o kadar devam ettirmeliyiz ki, Suriye hep ayni çizgide kalsın ve yanlış algılama gibi bir hataya düşmesin. Yoksa Suriye’ye hamilik bizim işimiz değildir. Amerikanın etrafa salmak istediği baskı ne olursa olsun, bizim Suriye politikamız böyle olmalıdır. Bu çerçevede, davet edilen Sayın Cumhurbaşkanımızın Beşar Esad'ın vaki ziyaretini iade etmesi de çok normal diplomatik bir nezakettir. Bundan sarfı nazar edilmesi elbette düşünülmemelidir.

Kırk Birinci Bölüm: 24.03.2005 tarihli HALKA VE OLAYLARA TERCÜMAN gazetesinde çıkan “Korkutan Bomba” başlıklı haberinde, Lübnan’da eski Başbakan Refik Hariri’nin suikaste kurban gitmesinin ardından ülkede korkutucu gelişmeler oluyor. Ticaret merkezindeki patlamada 3 kişi öldü. LÜBNAN’IN başkenti Beyrut yakınlarındaki Kaslik bölgesinde bir ticaret merkezinde meydana gelen patlamada 3 kişi öldü, 3 kişi yaralandı. Lübnan özel televizyonu LBCI’ın güvenlik kaynaklarına dayandırdığı habere göre, gece yarısından sonra meydana gelen patlamada bir ticaret merkezinin yıkıldığı ve çevredeki bir binanın ağır hasar gördüğü belirtildi.

Patlamada bir Hintli ile bir Pakistanlının öldüğünü söyleyen polis yetkilileri, 2 Sri Lankalı ve bir Lübnanlının yaralandığını kaydettiler. Ancak daha sonra enkaz altından kimliği ve milliyeti belirlenemeyen bir kişinin daha cesedi çıkarıldı. Saldırının, yaklaşık 80 kilogram patlayıcı kullanılarak düzenlendiği sanılıyor. Bu arada, turistik ve ticari bir mahalle olan Kaslik’te oturanlar, saldırının ardından, Suriyeliler ve Lübnan istihbaratçılarının, Lübnan’ın bağımsızlığı için mücadelelerinden vazgeçmeleri için kendilerini terörize ettiği yorumunda bulunuyor. Patlamada dükkânı zarar gören Corcet Rufeyl, “Suriyelilerle yandaşları, özgürlük talebinde bulunduğumuz ve orduyla istihbaratçılarının gidişini istediğimiz için bizi cezalandırıyor” yorumunda bulundu. Milletvekili Faris Sued de, “Uluslararası toplumun tarafından Lübnan’dan çıkmaya zorlanan Suriyeliler, Lübnanlı işbirlikçilerinin yardımıyla, Refik Hariri cinayetinin ardından başlayan bağımsızlık ayaklanmasını bastırabileceğini sanıyor, ama yanılıyorlar” dedi.

Kırk İkinci Bölüm: 25.03.2005 tarihli bir haberde, Eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri'ye düzenlenen suikastı araştıran BM ekibi, Lübnan'ın soruşturmasının tatmin edici olmadığına; uluslararası yeni bir soruşturmanın gerektiğine kanaat getirdi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofi Annan'a sunulan raporda, Lübnan'ın konunun aydınlatılmasına yeterince katkıda bulunmadığı ve soruşturmanın kabul edilebilir uluslararası standartlara göre yapılmadığı ifade edildi. Lübnan Devlet Başkanı Emil Lahud'un da, Annan'dan suikastı çözmek için gerekenin yapılmasını istediği bildirildi. Lübnan Devlet Başkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, BM Genel Sekreteri'nin raporun genel çerçevesiyle ilgili olarak akşam saatlerinde Lahud'a bilgi verdiği, Lübnan Devlet Başkanı'nın da Annan'dan, en kısa zamanda olayın çözülmesi için ne gerekiyorsa yapmalarını istediği belirtildi.

Kırk Üçüncü Bölüm: 27.03.2005 tarihli bir haberde, Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta akşam saatlerinde meydana gelen patlamada iki kişi öldü, en az sekiz kişi de yaralandı. Bir hafta içindeki bu üçüncü patlama, 14 Şubat'ta eski Başbakan Refik Hariri'nin öldürülmesiyle başlayan siyasi sorunların bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Ağırlıklı olarak Hıristiyanların yaşadığı bir bölgede iki otomobilin arasında yerleştirilen bir bombanın neden olduğu patlama sırasında caddenin fazla kalabalık olmamasının, ölü ve yaralı sayısının daha yüksek olmasını önlediği belirtiliyor. Paskalya törenlerine hazırlanan Hristiyanlar'ın yaşadığı bir bölgede meydana gelen bu son patlama, haftalardır gerginliğin hakim olduğu Beyrut'ta güvenlik endişelerinin artmasına neden oldu. Saldırıyı henüz üstlenen olmadı. Patlamanın ardından olay yerini ziyaret eden Müslüman politikacılar, bölgenin Hıristiyan halkı tarafından sıcak şekilde karşılandılar. Suriye'nin Lübnan'daki varlığının sona ermesini isteyen muhalefet yetkilileri, şiddet olayları yaşanmasını beklediklerini açıklamışlardı.Ancak Lübnan'daki Suriye yanlısı kesimler, bu saldırıyla bir ilgileri olmadığını belirtiyorlar.

Kırk Dördüncü Bölüm: 28.03.2005 tarihli bir haberde, Suriye birliklerinin, Lübnan'daki son hava savunma mevzilerini de terk ettiği bildirildi. Böylece Lübnan'daki Suriye askerlerinin üçte biri çekilmiş oldu. Güvenlik kaynakları tarafından yapılan açıklamada birliklerin Bekaa Vadisi'ndeki en büyük iki uçaksavar mevzisini de terk ederek Suriye'ye döndüğü belirtildi. Ağır silah, uçaksavar füzeleri ve askerlerle dolu 35 askeri aracın Masnaa sınırından Suriye'ye geçtiği, Baalbek kentinde ise mevzileri söken Suriye askerlerinin bu gece yarısı Suriye'ye döneceği kaydedildi. Böylece 2 aşamalı gerçekleştirilecek olan çekilme işleminin ilk aşamasını 17 Mart'ta tamamladığını açıklayan Suriye bugüne kadar 4 bin askerini çekmiş oldu. Nisan ayında masaya oturacak olan Suriye -Lübnan askeri komitesi, kalan birliklerin ne zaman çekileceğini karara bağlayacak. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, Lübnan'da Mayıs ayında yapılacak genel seçimler öncesi çekilme işleminin tamamlanmış olmasını beklediğini kaydetti.

Kırk Beşinci Bölüm: 30.03.2005 tarihli bir haberde, Suriye Lübnan'daki birliklerini bu ülkede Mayıs ayında yapılması öngörülen seçimlerden önce çekeceğini açıkladı. Suriye Dışişleri Bakanı Faruk El Şara, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'a Suriye'nin Lübnan'daki asker sayısını şimdiden on bine indirdiğini, seçimlere kadar tüm birliklerin çekileceğini belirtti.

Kırk Altıncı Bölüm: 02.04.2005 tarihli bir haberde, Lübnan'ın başkenti Beyrut’ta Hıristiyanların yaşadığı bölgeye düzenlenen saldırı, bir alışveriş merkezini hedef aldı. Görgü tanıkları, Beyrut'a 15 kilometre uzaklıktaki Broummana tatil beldesinde saat 21.45'teki patlamanın ''Rizk Plaza'' merkezini salladığını, güvenlik güçleriyle ambulansların olay yerine gittiğini söylediler. Tanıklar, patlamanın giriş katında mağazalar olan binada meydana geldiğini belirtti. İlk bilgilere göre 4 kişi hafif yaralandı. Bu arada Lübnan Başbakanı Ömer Kerame'nin istifa etmeyerek, hükümeti kurmak için çaba sarf edeceği belirtildi.

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Suriye yanlısı grupların bugün yaptığı toplantıda, Kerame'den, ülkeyi mayıs ayında yapılacak seçimlere götürecek ulusal birlik hükümeti kurulması çabalarını bırakmamasını istediklerini söyledi. Berri, milletvekillerinin Kerame'nin istifa etme kararına karşı çıktıklarını kaydetti. Ömer Kerame, eski başbakanlardan Refik Hariri'nin öldürülmesinin ardından gelişen protesto hareketleri üzerine 28 şubatta istifa etmiş, ancak yeniden hükümeti kurmakla görevlendirilmişti.

NOT: ABD’nin ve İsrail’in gerçekleştirmek istediği Büyük Ortadoğu Projesinin ana merkezleri Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin meydana getirdiği çember içerisinde meydana gelen ve de gelecek olan olayların geri dönülmesi muhtemel olmayacağını kati şekilde bilmek suretiyle ABD’nin ilk önce Gürcistan’da, daha sonra sırayla, Ukrayna’da, Kırgızistan’da hükümetlere karşı muhalefetin ayaklanmalarını ve sivil darbelerle hükümetleri yıkarak ABD yanlısı muhalefetlerin ülke yönetiminin başına geçmelerini desteklediğini bilerek Suriye, İran ve Türkiye’de de bu ve buna benzer faaliyetler düzenleyebileceğini aklımızın bir köşesine koyarak önlemlerimizi almak ve bu gibi faaliyetleri de bertaraf edebilecek hazırlıkları tamamlamak mecburiyetinde olduğumuzu unutmamamız gerekmektedir.

Onun içindir ki, TÜRK MİLLETİ ve GENÇLİĞİ olarak gözümüzü dört açmamız ve çevremizi bilinçlendirerek hazırlıklarımızı yapmamız en kati mecburiyettir.Şu son zamanlarda ülkemizde beyinlerini para karşılığı batıya satmış güya aydınların, gazetecilerin, yazarların, şairlerin TSK’yı Türk Milletinin nezdinde güvenini, itibarını yitirmesi için yoğun saldırı durumuna geçmiş olduklarını görüyoruz. Bunlardan birincisi, birkaç sene önce CASA tipi CN-235 Hafif Nakliye Uçaklarının art ardına düşmeleri (düşürülmeleri) ile ilgili konuda ve ikincisi de ALARKO’nun sahiplerinden Üzeyir GARİH’in bir asker tarafından bıçakla (güya) kabristan’da öldürülmesi olayıdır.Şimdi ki saldırıları da sizler biliyorsunuz.Size bahsetmiş olduğum bu iki olayın perde arkasının üzerine siyah bir perde gerdirilmiş ve unutturulmaya çalışılmıştır.

CN-235 nakliye uçaklarının düşme olayları ABD tarafından yapılmıştır.Üzeyir GARİH’in öldürülme olayını da İsrail (MOSSAD) düzenlemiştir.Fakat bunlar Türk Milletinden gizli tutulmuştur.Biliyorsunuz ki yine birkaç sene önce de bir deniz tatbikatında ABD deniz kuvvetlerine mensup SARATOGA uçak gemisinden kasıtlı şekilde Türkiye’ye gözdağı verilmek için atılan 2 adet Sea Sparrow tipi füzeleriyle Muavenet gemimiz vurulmuş ve bir çok şehidimiz olmuştur.Yine TSK’nın Hava Kuvvetleri Komutanlığına ait F-104 E savaş uçaklarının modernizasyonunun İsrail’e verilmesinden sonra da modernizasyonun hem ağır işlemesi ve hem de modernizasyona tabi tutulduktan sonra teslim edilen uçakların uçamaz duruma gelmesi ve daha önemlisi uçan uçakların da düşmeye başlamaları sizlere ne gibi düşünceler yüklemektedir.

Ayrıca yine birkaç sene önce Yunanistan ile savaşın eşiğine geldiğimiz Kardak Kayalıkları konusunda da Kayalıklara Yunan SAT-SAS komandolarına karşın sessiz sedasız gece yarısı çıkan Türk SAS ve SAT komandolarının daha sonraki günlerde ve haftalarda sırayla helikopter kazalarında şehit olmalarını nasıl değerlendirebilirsiniz acaba?Sizlere tavsiyemiz bunları irdeledikten sonra ona göre düşüncelerimizde oluşumların meydana getirilmesidir.

Kırk Yedinci Bölüm: 28.02.2005 tarihli YENİÇAĞ gazetesinde çıkan “İsrail'den Suriye'ye Saldırı Hazırlığı” başlıklı bir haberinde, İSRAİL, Tel Aviv'de düzenlenen saldırıdan sorumlu tuttuğu Suriye'yi açıkça tehdit etti. İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Zeev Boim, ülkesinin geçmişte Suriye hedeflerine saldırdığını hatırlatarak, gerekirse bunu yine yapacaklarını söyledi. Suriye'yi vurma hazırlığı Tel Aviv'deki intihar saldırısını fırsat bilen, İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Zeev Boim, ülkesinin geçmişte Suriye hedeflerine saldırdığını hatırlatarak, gerekirse bunu yine yapacaklarını söyledi İsrail, 26 Şubatta Tel Aviv'de düzenlenen intihar saldırısından sorumlu tuttuğu Suriye'ye karşılık verme tehdidinde bulundu. İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Zeev Boim, ülkesinin geçmişte Suriye hedeflerine saldırdığını hatırlatarak, gerekirse bunu yine yapacaklarını söyledi.

Boim, Şam'dan kaynaklanan saldırıları durdurmanın tek yolunun Suriye hedeflerine saldırmak olduğunu düşünürlerse, bunu yapacaklarını belirtti.Suriye, İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz'ın Tel Aviv'deki intihar saldırısında Suriye'nin doğrudan bağlantısı olduğu yönündeki suçlamasına şiddetle karşı çıktı.Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, "Suriye'nin bu operasyonla hiç bir bağlantısı yoktur ve bu hareketin (İslami Cihad) Şam'daki ofisi kapatılmıştır. Bizce İsrailli Savunma Bakanı'nın yorumu onun gerçek saldırganı bildiğini gösteriyor ve o İsrail'in içinde aranmalıdır. İsrail tüm dünyada barışı sabote etmesi ile bilinir" dedi.Bu arada, İsrail Başbakanı Ariel Şaron, ''Filistinliler, terörist grupları ve Filistin Yönetimi topraklarındaki alt yapılarını ortadan kaldırmadıkları sürece siyasi gelişme olmayacak. Tekrar ediyorum siyasi gelişme olmayacak'' dedi.İsrail, Filistinlilerden militan grupları engellemelerini istemiş, ancak Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, sert önlemler almanın iç savaşa neden olabileceğini söyleyerek, bu gruplarla geçici ateşkes yapılmasını tercih etmişti. Abbas, 26 Şubatta 4 kişinin öldüğü Tel Aviv'deki intihar saldırısında üçüncü tarafı suçlamış ve sorumlularının cezalandırılacağını söylemişti. Filistinli güvenlik yetkililerinin, bu saldırı için suçladığı Hizbullah örgütü ise iddiaları reddetmişti.

Kırk Sekizinci Bölüm: 05.04.2005 tarihli MHA/BRÜKSEL kaynaklı bir haberde, Suriye’deki Kürt sorunu Avrupa Parlamentosu’nda (AP) düzenlenen bir toplantı ile masaya yatırıldı. Suriye’nin bir taraftan tutuklanan Kürtleri serbest bırakırken öte yandan yeni tutuklamalar gerçekleştirdiğinin ifade edildiği toplantıda, Kürtlerin Şam idaresinin şoven politikasına hayır, kardeşliğe ve kardeşçe yaşamaya evet dediği ifade edildi. AP Halkçı Parti milletvekili Frieda Brepoels ve Brüksel Kürt Enstitüsü tarafından organize edilen toplantıya Suriye’den Kürtlerini temsilen Demokratik Birlik Partisi Avrupa temsilcisi Abdulmelik Melek, Suriye Yetkilisi Avrupa Kürt Komitesi temsilcisi Kamiran Haj Abdo ve Kürt Demokratik Birlik Partisi temsilcisi Saadettin Mulla konuşmacı olarak yer aldı. 12 Mart öncesi ve sonrası Kürtler Konuşmacılardan Kamiran Haj Abdo yaptığı değerlendirmede Suriye’deki Kürtlerin 12 Mart öncesi ve sonrası durumu değerlendirdi.

12 Mart 2004’te yaşanan Qamişlo olaylarından önceki süreci ayrıntılı bir şekilde ele alan Abdo, Suriye devletinin Kürt bölgesini sürekli Araplaştırma politikası uyguladığını söyledi. Şu anda 300 bin dolayında Suriyeli Kürdün kimliğinin olmaması durumuna da dikkat çeken Abdo “Orada Kürtlerin adına hiçbir şey bırakılmadı. Suriye kurumlarında ne Araplarda ne de Kürtlere ortak yaşamak isteyip istemediği sorulmadı. Suriye’de sürekli Araplaştırma politikası esas alındı. Bölgenin demografisi değiştirildi” dedi. Kürtler aydınlanmanın motor gücü Suriye’de son birkaç yıldır bir aydınlanmanın yaşandığını da belirten Abdo, bu aydınlanmanın öncülüğünü, motor gücünü de Kürtlerin oluşturduğunu belirtti. 12 Mart 2004’ten bu yana da insanların Suriye hükümetinin uyguladığı şoven politikaya hayır dediğini, kardeşliğe ve kardeşçe yaşamaya evet dediğini söyleyen Abdo, “Devlet Başkanı Kürt ulusunun Suriye’nin oluşumunda çok önemli bir rol oynadığını söyledi. Böylece Kürtlerin tepkisini bastırmayı da Suriye hükümetinin amaçladı” dedi. Abdo “Tutukluların serbest bırakılıyor ama diğer taraftan da başkaları tutuklanıyor. Biz Kürtler Kürtlüğümüzden hiçbir zaman vazgeçmeyiz. Biz Suriyeli Kürtler olduğumuzu söylemek istiyoruz.

Bunun için kanımızı çok döktük” diyerek sözlerini tamamladı. Uluslararası sözleşmelere uyulmuyor Abdo’nun ardından söz alan Kürt Demokratik Birlik Partisi temsilcisi Saadettin Mulla da Suriye hükümetinin uygulamalarının uluslararası normlara uyup uymadığını konu alan konuşmasını yaptı. Mulla, Kürdistan’ı sömüren ülkelerin hepsinin uluslararası anlaşmalara imza atan ülkeler olduğunu hatırlatarak sözlerine başladı. Buna rağmen bu ülkelerin uluslararası prensiplere ters düştüğünü de belirten Mulla, “Kürtler, Kürt halkı, Avrupa Birliği (AB), ABD ve Birleşmiş Milletler’e (BM) bu konuyu gündemlerine almaları çağrısı yapıyor.

Uluslararası yardım olmadan bu sorunun çözülmesi mümkün değil” dedi. Ekonomik ve siyasi gidişata bakıldığında Suriye’deki en geri bölgenin Kürt bölgesi olduğunu da belirten Mulla, açlık vb. birçok sorunla da insanların karşı karşıya olduğunu vurguladı. Mulla en çok göçün de Kürt bölgesinden olduğunu hatırlattı. Bugün ABD ve BM’nin Ortadoğu’yu demokratikleştirme projeleri olduğunu da söyleyen Mulla, demokrasinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin en iyi göstergesinin Kürt sorununa yaklaşımla görüleceğini belirtti. Mulla’nın ardından söz alan Abdulmecit Melek de Suriye’deki azınlık haklarını değerlendirdi. Din ve etnik azınlıklar olarak ayrışıma giden Melek, dinleyicilere konuya ilişkin ayrıntılı bilgiler sundu. Toplantının ikinci bölümünde ise Abdul Baet Seyda “Baas Rejimi ve Kürtler” Bashar Al-İssa ise “Kürtler Suriye’de demokrasinin motor gücü mü” konularında konuşmalar yaptı denildi.

Kırk Dokuzuncu Bölüm: 07.04.2005 tarihli MHA/BRÜKSEL kaynaklı bir haberde, Güneybatı Kürdistan’da örgütlü olan siyasi parti temsilcileri, Suriye hükümetinin 350 bin dolayında kimliksiz Kürdün kimliklerinin iade edilmesine ilişkin çalışmaları olumlu bulduklarını ve Şam yönetiminin Kürt politikasında köklü değişim yapması çağrısında bulundular. Kürt örgütleri Güneybatı Kürdistan’ın olağanüstü hal yasalarıyla yönetilmesi başta olmak Kürt kültürü ve dili üzerindeki yasakların da kaldırılmasını istediler. MHA’ya konuşan Demokratik Birlik Partisi Avrupa temsilcisi Abdulmecid Melek, Suriye Yekitisi Avrupa Kürt Komitesi temsilcisi Kamiran Haj Abdo ve Kürt Demokratik Birlik Partisi temsilcisi Saadettin Mulla, Kürtler üzerindeki baskılara son verilmesi ve Şam yönetiminden daha fazla demokratikleşme istediler. Melek: Tespit çalışmaları başlamış Abdulmecid Melek: Bir süre önce Qamışlo olaylarında tutuklanan 312 kişiyi bıraktılar. Ardından şu anda İçişleri Bakanlığı kimliksizlerin sayılarının tespit edilmesi için çalışma başlattığını açıkladı. Belki onlara yeniden kimlik verilecek.

Bu tür adımlar, halkımıza hizmet edecek adımlar olarak değerlendirilebilir ve iyidir. Hükümetin aldığı karara saygılı yaklaşıyoruz. Ayrıca Qamişlo olaylarından dolayı insanlarımız tutuklandı, onlar suçlular değildi ve suçlular şu anda özgür. Biz bu kararı büyük bir memnuniyetle karşıladık. Atılacak adımı kimliksiz Kürtlerin sorunlarının çözülmesi açısından olumlu olarak değerlendiriyoruz. Abdo: Kürt sorunu bu yöntemlerle çözülmez Kamiran Haj Abdo: Bu çok iyi bir adım, tabii ki atılması gerekiyor. Fakat Kürt sorunu kimliklerin iade edilmesi ile çözülmez. Bizim mücadelemiz bir halkın mücadelesi. Siyasi bir biçimde, demokratik prensiplerle ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde çözülmeli. Böyle çözülebilir, bunun dışında her türlü çözüm eksik bir çözüm olarak değerlendirilebilir. Kimliklerin iade edilmesi konusu güzel bir adım. Gecikti, fakat dediğim gibi, hayata geçerse, iyidir, tebrik ederiz. Fakat bizim mücadelemiz insani mücadele, bu kimliksizlerin mücadelesi değil, 2.5 milyon insanın mücadelesi. Kendi toprakları ürezinde yaşayan Kürtlerin. El atıp, bu sorunun da çözülmesi gerekiyor. Mulla: Suriye tarihi hatasını düzeltmeli Saadettin Mulla: Suriye’de yabancı olarak yaşayanların sorunu çok eski bir sorun. Bu politikanın amacı ise, Kürt bölgelerindeki demografinin değiştirilmesi, Kürtlerin o bölgelerde azınlık hale getirilmesi idi. Kürtlerin oradan ayrılmasını sağlamaktı.

Bu da Baas parti ideolojisinden kaynaklı. İnsanların bir bölümünü Suriye vatandaşlığından attılar, sonra da topraklarını ellerinden aldılar. Bu kesimin bütün haklarını, sivil haklarını aldılar. Bu insanların sayısı 300 bin dolayında. Kimliklere el konulması, iptal edilmesi uluslararası sözleşmelere aykırı. Çünkü her insan nerede olursa olsun vatandaşlık ve bireysel hakları var. Bu insanların bu hakları ellerinden alındı. Bu olay uluslararası normlara ters. Bugün Suriye devletinin, vatandaşlıkların geri verilmesi yönünde aldığı karar çok güzel. Ama 42 yılda bu insanlara çok zarar geldi. Maddi ve manevi zarar. Ahlaki, insaniyet açısından. Uluslararası kamuoyu da bu kesime destek vermeli ve bu kez Suriye de tarihi hatasını düzeltmeli. Suriye devleti verdiği sözü yerine getirmeli. Daha önce de söz verdiler ve yerine getirmediler. Önceden de biz bu yıl vereceğiz, üzerine çalışıyoruz vb. açıklamalarda bulundular. Umudumuz bu kez, gerçek çıkması. Yüzbinlerce insan var, evsiz, kendi evlerinin kiralarını ödüyorlar. Yardım alamıyorlar, hastaneye, otele gidemiyorlar, bütün haklarından yoksunlar. Bu acının düzeltilmesini umuyoruz. Böylece bu insanlar serbest ve özgür bir şekilde kendi ülkelerinde yaşasınlar.

Ellinci Bölüm: 08.04.2005 tarihli İNTERNETHABER web sitesinde çıkan “Suriye Askerleri Lübnan’ı Boşaltıyor” başlıklı bir haberde,Görgü tanıkları, dün gece tank, uçaksavar, havan topu gibi askeri teçhizat taşıyan 70 civarında askeri kamyonun Lübnan'dan ayrıldığını söyledi. Suriye'nin, Lübnan'da konuşlanan askerlerini aşamalı olarak çekme işlemi devam ediyor. Tanıklar ayrıca, Suriye güçlerinin, biri Beyrut'un doğusundaki Bahr El Baydar'da, diğeri Bekaa Vadisi'nde bulunan iki ileri karakolu boşalttıklarını aktardı. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, 5 Mart'ta Suriye birliklerini Lübnan'dan 2 aşamada çekeceğini açıklamıştı. Çekilmenin ilk aşaması geçen ay tamamlanmıştı. İkinci ve son aşamanın da 30 Nisan'a kadar tamamlanacağı belirtilmişti.

Elli Birinci Bölüm: 13.04.2005 tarihli çıkan bir haberde, Suriye basını, resmi ziyaret için Suriye'ye giden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, ABD baskıları karşısındaki cesaretli tutumunu övdü. Resmi Teşrin gazetesi, Cumhurbaşkanı Sezer'in 'ABD'nin hoşnutsuzluğuna rağmen' Suriye'ye resmi ziyarette bulunduğunu belirterek, 'Türk Cumhurbaşkanının ziyareti Suriye için çok önemlidir, ABD'nin baskılarına rağmen kendisinin ziyareti gerçekleştirme konusunda gösterdiği ısrarlı tutumdan sonra' denildi. 'Sezer ikinci vatanında' ifadesini kullanan gazete, İki ülke arasındaki koordinasyonun Irak'a komşu ülkeler toplantılarında ilerleme gösterdiğini belirtti. El Baas gazetesi de Sezer'in ziyaretini, 'İki ülke arasında sağlanan yakınlaşmanın pekiştirileceği son derece önemli bir ziyaret' olarak değerlendirdi.Suriye Başbakanı Muhammed Naci Otri, dün bakanlar kurulu toplantısında yaptığı açıklamada, 'Cumhurbaşkanı Sezer'in bu önemli ziyareti ve bu ziyaretin iki komşu ve dost ülke arasındaki işbirliği ve ilişkinin sağlamlaşması üzerindeki etkisinden dolayı' duyduğu memnuniyeti dile getirmişti.

Elli İkinci Bölüm: 14.04.2005 tarihli çıkan bir haberde, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Richard Boucher, düzenlediği olağan basın toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Suriye ziyaretine ilişkin sorulara verdiği cevapta, "Görüşmenin üzerinde çok fazla durulmamalı" dedi. Şam yönetiminin davranışlarını değiştirmek zorunda olduğunu söyleyen Boucher, "Suriye bölgedeki rolüne, komşularıyla ilişkilerine iyice bakmalı. Kendi topraklarından Irak'taki isyancıları destekleyenlere nasıl izin verdiğine, barış sürecini havaya uçurmak isteyenleri nasıl desteklediğine, Ortadoğu barışını sabote etmek isteyenleri nasıl desteklediğine bakmalı. Bu mesajı nasıl anladığı, nasıl aldığı Suriye'ye kalmış" diye konuştu. Suriye'nin Batı'nın yardımını almak için Türkiye'yi köprü olarak gördüğü ve ABD'nin Türkiye'nin bölgede daha aktif bir rol oynaması gerektiğini destekleyip desteklemediğine ilişkin bir başka soruya ise Boucher, "Suriye'ye bölgede nasıl uyumlu bir rol oynayabileceğine dair mesaj veren herkes bize göre doğru mesajı veriyor. Ancak sorun ne mesaj verildiği değil, bu mesajın nasıl algılandığı ve nasıl davranıldığıdır" şeklinde konuştu. Suriye'nin Irak'taki isyana desteğini kesmek için ne gibi bir yardıma ihtiyacı olabileceğini sorgulayan Boucher, "İsme mi ihtiyaçları var. Neler olup bittiğini anlamaya mi ihtiyaçları var. Biz ve Iraklılar onlara bu yardımı zaten yaptık" dedi.

Elli Üçüncü Bölüm: 14.04.2005 tarihli çıkan bir haberde, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 'Suriye ziyaretim, Arap ve İslam dünyasında olduğu kadar, bölgemizde önemli bir ülke olarak değerlendirdiğimiz komşumuz ile son dönemde giderek gelişen siyaset, ekonomi ve ticaret alanındaki ilişkilerin geliştirilmesi, yeni alanlarda çeşitlendirilerek ileriye götürülmesi yolunda katkılar sağlamıştır' dedi. Sezer, 'Şam'da bulunduğum süre içerisinde, şahsıma ve birlikte olduğum heyete gösterilen konukseverliğe Cumhurbaşkanı Esad başta olmak üzere Suriye halkına, yetkililerine teşekkür ediyorum' dedi. Sezer, 'Sayın Esad ve diğer yetkililerle gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde, ikili ilişkilerimizi tüm boyutlarıyla gözden geçirdik. Uluslararası bölgesel konuları ele aldık. Suriye'nin Lübnan'daki askerlerini bu ülkedeki seçimlerden önce çekmesinin önemini vurguladık. Buna karşılık Suriye de bu yönde var olan siyasal istencin tarafımıza bir kez daha yinelenmesinden mutluluk duyduk' diye konuştu. Cumhurbaşkanı Sezer, 'İki ülke arasında geçmişte yaşanan kimi sorunların sağduyu ve işbirliği anlayışı içinde çözülmesinin, ilişkilerimizde yeni olanaklar sunduğunu bir kez daha görmek bizleri mutlu etmiştir. Bu kapsamda, Türk işadamlarının Suriye'ye yönelik ilgisinin de giderek arattığını mutlulukla gözlemliyoruz' dedi.

Elli Dördüncü Bölüm: 18.04.2005 tarihli çıkan bir haberde, Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri'ye Şubat'ta düzenlenen bombalı saldırı sırasında yaralanan Lübnanlı eski Bakan Milletvekili Bassel Fleihan'ın tedavi görmekte olduğu hastanede öldüğü bildirildi. Öte yandan Suriye, Lübnan'daki 4 bin askerinden 2.500'ünü daha çekti. Lübnanlı üst düzey bir yetkili, Suriye'nin BM Güvenlik Konseyi kararı doğrultusunda 30 Nisan'a kadar Lübnan'dan çekilmeyi tamamlaması için kalan 1.500 askerini de birkaç gün içinde çekeceğini kaydetti. Suriye'nin çekilmeye başladığında Lübnan'da 14 bin askeri bulunuyordu.

Elli Beşinci Bölüm: 25.04.2005 tarihli çıkan haberde, Suriye, Lübnan topraklarında kalan son askerlerini de geri çekmeye başladı. Ülkenin doğusundaki askeri üs kapatıldı ve buradaki askerler Suriye'ye doğru yola çıktı. Askerlerin tanklarla birlikte Masna sınır noktasına doğru yola çıktığı belirtiliyor. Bir Lübnanlı yetkili de ülkede yarın düzenlenecek tören için 300 askerin kalacağını ve törenin ardından bu askerlerin de Lübnan'dan ayrılacağını açıkladı. Aynı konuya ilişkin 26.04.2005 tarihli çıkan bir haberde de, Lübnan'daki Suriye askeri varlığı, bugün düzenlenen veda töreniyle son buldu. Rayak'taki törende Suriyeli komutan, Lübnanlı askerlere, 'silah arkadaşlarım, hoşça kalın' diye seslenirken, Lübnanlı komutan da Suriye askerlerine aynı biçimde 'silah arkadaşlarım, fedakarlığınız için sağolun' dedi. Suriye, iç savaşın ardından 1976 yılında Lübnan'a barış gücü askerleri yerleştirmiş, 1990'da savaş bittikten sonra da 40 bin civarında asker bu topraklarda kalmıştı. Lübnan'da 2 ay önce 14 bin civarında Suriye askeri varlığı bulunuyordu. Eski başbakanlardan Refik Hariri'ye 14 Şubat'ta düzenlenen suikastın ardından uluslararası baskı nedeniyle sayı, törene katılan 250-300 civarında askere indi.

Elli Altıncı Bölüm: 14.05.2005 tarihli SABAH gazetesinde çıkan “Hizbullah’tan İsrail’e Havan Topu Saldırısı” başlıklı bir haberde, 9 Mayıs’ta Lübnan'a atılan top mermisine karşılık Lübnan'daki Hizbullah gerillaları bir İsrail mevzisine saldırdı. İsrail ordusu da top ateşiyle karşılık verdi. İsrail ordusu Şebaa Çiftlikleri bölgesindeki İsrail mevzilerine Hizbullah gerillalarının 6 roket ile bir havan topu attığını belirtti. Bunun üzerine İsrail askerlerinin de Hizbullah militanlarına top ateşi ile karşılık verdiği açıklandı Bir İsrail helikopterinin Lübnan İsrail sınırındaki Remiş kasabası yakınlarındaki Hizbullah mevzilerine füze saldırısı düzenlediği de öne sürüldü. Böylece İsrail 2000 yılında Güney Lübnan'ı işgaline son vermesinden bu yana ilk kez bir yerleşim biriminin yakınlarına saldırı düzenlemiş oldu. İsrail ordusu 9 Mayıs’ta Hizbullah gerillalarının sınır bölgesine yerleşti.

Elli Yedinci Bölüm: 26.05.2005 tarihli çıkan bir haberde, Suriye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faysal Mikdad, son haftalarda Irak'a geçmeye çalışan 1200'den fazla kişinin yakalanarak ülkelerine gönderildiklerini söyledi. Mikdad, tutuklananların çoğunun Irak'ta yasadışı işler yapma eğilimindeki yabancılar olduğunu ve bu kişilerin Kuveyt, Suudi Arabistan, Yemen, Libya gibi ülkelere geri gönderildiklerini açıkladı. Büyükelçi Mikdad, ayrıca ABD'ye birçok saldırıyı önleyen çeşitli konularda bilgi verdiklerini, ancak ABD'nin bu yardımı dikkate almadığını söyledi. Suriye'nin ABD Büyükelçisi İmad Mustafa, Şam yönetiminin son birkaç aydır ABD ile güvenlik ve askeri işbirliğini durdurduğunu açıklamıştı. Mikdad ise iki ülke arasındaki temasın birkaç hafta öncesine kadar devam ettiğini kaydetti.

Elli Sekizinci Bölüm: 30.05.2005 tarihli çıkan bir haberde, Saad Hariri yandaşlarına hitaben yaptığı konuşmada, bunun babası Refik Hariri´nin zaferi olduğunu, bu zaferlerinin Lübnan´ın diğer bölgelerinde de devam edeceğini belirterek, "Bu, Refik Hariri´nin kanının yerde kalmayacağı anlamına gelmektedir. Bu, yok etmeye çalıştıkları demokrasinin zaferidir" dedi. Bu arada, başkentin üç seçim bölgesinde oy sayımının devam ettiği bildirildi. Lübnan´da, 19 üyenin belirleneceği, 400 binden fazla seçmenin bulunduğu Beyrut´un yanı sıra 23 sandalyesi bulunan güneyde 5 Haziran, 35 üyenin seçileceği, merkezdeki Lübnan Tepesi bölgesinde 12 Haziran, 28 üyeli kuzey ve 23 üyeli doğuda da 19 Haziran´da oy kullanılacak.

Elli Dokuzuncu Bölüm: 14.10.2005 tarihli MİLLİYET gazetesinde çıkan Yasemin ÇONGAR’ın “İntihar mı, Cinayet mi?” başlıklı haberinde, Hariri suikastıyla ilgili çok şey bildiği tahmin edilen Suriye İçişleri Bakanı'nın öldürüldüğü öne sürülüyor. Suriye'nin resmi haber ajansı Sana'nın önceki gün Şam'daki ofisinde tabancısını ağzına dayayarak intihar ettiğini duyurduğu Suriye İçişleri Bakanı General Gazi Kenan'ın intihar etmediği, aksine öldürülmüş olabileceği öne sürülüyor. Kenan'ın 20 yıl Suriye Askeri İstihbaratı Şefi olarak görev yaptığı Lübnan'da yaygın bir şekilde savunulan komplo teorilerine göre, şubatta suikasta kurban giden eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri cinayeti hakkında çok şey bilen 63 yaşındaki Kenan, ya öldürüldü ya da intihara zorlandı. BM'nin suikastla ilgili raporunun en geç ay sonunda açıklanacağına dikkat çeken çevreler, raporda Suriye'yi suçlayıcı ifadelerin yer alabileceğini ve Kenan'ın da bu durumda olayın en önemli tanığı olacağını vurguluyorlar. Lübnan'da yayımlanan El Müstakbel gazetesi, "Çok şey bilen adam susturuldu, yoksa gerçekleri açıklayacaktı" dedi. L'Orient - LeJour gazetesi ise Kenan'ın Suriye hükümetince günah keçisi seçildiğini öne sürerek, "Gerçekten intihar mı etti, yoksa intihara mı zorlandı?" diye sordu.

'Rejim içi tasfiye' Bush yönetimi kaynakları da, Baas rejiminin Kenan'ı "infaz etmiş ya da intihar dışında seçenek bırakmamış" olma olasılığı üzerinde duruyor. Ancak yetkililer, bu konuda resmen görüş bildirmekten kaçınarak, BM soruşturmasını yürüten Alman Savcı Detlev Mehlis'in raporunun beklenmesini istiyorlar. Washington'daki tahminler, intiharından önce Gazi Kenan'ı da sorgulamış olan BM ekibinin, Hariri'nin öldürülmesinde Suriye derin devletinin rolü olduğuna işaret edeceği yönünde. ABD'li kaynaklar, Suriye lideri Beşar Esad'ın da aynı beklenti içinde olduğuna ve kendi koltuğunu korumak için "rejim içi bir tasfiye operasyonu" yürüttüğüne inanıyorlar. ABD Başkanı George W. Bush, önceki günkü açıklamasında Kenan'ın ölümünü yorumlamadı, ancak Esad rejimini sert ifadelerle uyardı. Suriye'nin "İyi komşu" olmasını isteyen Bush, Şam yönetiminin Lübnan'a karışmaktan vazgeçmesi, Filistinli intihar saldırganlarını özendirmemesi ve Irak'ta isyancılara destek vermemesi gerektiğini söyledi.

Altmışıncı Bölüm: 21.10.2005 tarihli çıkan bir haberde, BM tarafından görevlendirilen Alman Savcı Detlev Mehlis’in uzun süren araştırmaları sonucunda hazırladığı raporda, eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin Suriye ve Lübnan istihbarat servislerinin dikkatlice hazırladıkları bir terörist eylem neticesinde suikaste kurban gittiği belirtildi. Mehlis, bugün Güvenlik Konseyi’ne iletilecek raporunda, ’’14 Şubat 2005 tarihindeki suikast kapsamlı bir örgütü, kayda değer kaynakları ve kabiliyetleri olan bir grup tarafından düzenlenmiştir’’ denildi.

Altmış Birinci Bölüm: 30.10.2005 tarihli AÇIKİSTİHBARAT web sitesinde çıkan “Hariri’yi ABD ve İsrail Öldürdü” başlıklı bir haberde, Lübnan gizli servisinden adını vermek istemeyen üst düzey bir yetkili, Lübnan eski başbakanı Refir Hariri’nin, ABD ve İsrail tarafından öldürüldüğünü ileri sürdü. ABD Başkanı George W. Bush ve İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un bu cinayeti kullanarak, Lübnan’daki ABD askeri etkisini arttırmayı amaçladığını söyleyen Lübnanlı yetkili, “Hariri suikasti, ABD ve İsrail tarafından kurgulandı. Bununla, Bush ve Şaron, Lübnan’daki kaos ortamından yararlanmayı, Suriye ordusunu ülkeden çıkarmayı ve yeni bir ABD üssünü Lübnan’a kurmayı amaçladılar ve kısmen başarılı oldular” dedi. 2002 yılında Hariri suikastine benzer bir suikastle hayatını kaybeden Lübnanlı Hıristiyan lider Elia Hobeika’yı hatırlatan Lübnan gizli servis üyesi, “Hobeika suikastinde kullanılan yöntemler, Hariri suikastindekilerle neredeyse aynı. Hobeika cinayeti de, yine ABD ve İsrail tarafından gerçekleştirilmişti. Bu, hiçbir zaman ispatlanamadı. Fakat, Hobeika ölmeden kısa bir süre önce İsrail Başbakanı’nı uluslararası arenada zor duruma düşürecek bir insan hakları raporu hazırlıyordu” şeklinde konuştu.

Üsse karşıydı Hariri’nin, ABD’nin Lübnan’da etkili askeri güce sahip olmasına ve bir ABD üssüne karşı olduğuna dikkat çeken istihbarat görevlisi, “Hariri ölmeden kısa bir süre önce, Hizbullah yetkilileri ile görüşmüştü. Bu görüşmede, örgüt yöneticilerine Washington ve Tel Aviv yönetimleriyle ilgili endişelerini ve tepkisini dile getirmişti” dedi.

Ortadoğu’da önemli bir mevzi ABD askeri gücü açısından, Lübnan’ın hızla öneminin arttığını ifade eden gizli servis mensubu, ülkeye yapılabilecek bir ABD üssünün Irak işgali ve ABD’nin Ortadoğu politikaları doğrultusunda, “geçiş niteliği ve lojistik öneme sahip” olacağını ifade etti. Refik Hariri suikastinin ardından, Suriye yönetimi üzerindeki baskıyı arttıran ABD ve İsrail, Şam yönetiminin Lübnan’daki askerlerini çekmesine neden olmuştu.

Boru hatları Lübnan’da bir ABD üssü kurulması halinde; Beyaz Saray yönetimi bu üssü Irak ve Afganistan işgallerinde kullanacağı gibi, Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Musul-Kerkük-Ceyhan petrol boru hatlarının korunmasında da kullanabilir. Açıklanan BM’nin Hariri suikasti raporuyla, Şam yönetimi üzerindeki baskıyı arttıran ABD, bu muhtemel üs sayesinde, Lübnan’a sınır komşusu olan Suriye’yi “daha yakından takip ve tehdit” edebilir.

13.09.2005 tarihli çıkan bir haberde, Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, yabancı teröristlerin Suriye sınırından Irak’a girdiğine ilişkin iddialar üzerine Suriye’nin ’’tehlikeli bir oyun oynadığını’’ söyledi. Zebari, Washington’da yaptığı açıklamada, bu mesajın, Iraklı yetkililer tarafından Suriyelilere iletildiğini belirterek, mesajda ’’Irak’ın yaşadığı zorluklardan fayda sağlayacaklarını düşünmemeleri, bunun uzun dönemde geri tepeceği’’ uyarısında bulunulduğunu açıkladı.

Altmış Üçüncü Bölüm: 16.10.2005 tarihli YENİÇAĞ gazetesi kaynaklı çıkan bir haberde, Dünya basını, ABD’nin etkili gazetesi New York Times’ın “Amerika-Suriye çatışıyor” haberini okuyucularına savaş alarmı olarak duyurdu, “Yeni cephe açılıyor” diye yazdı. Suriye, ABD Başkanı Bush’un hedef gösterdiği ülkeler arasında. Washington‘daki askeri ve siyasi kaynaklara dayanılarak verilen haberde, ABD ve Suriye askerleri arasındaki çatışmalarda pek çok Suriyeli askerin öldüğü ileri sürüldü Ayrıca, ABD birliklerinin planlı olarak sınır ötesine geçtikleri ve buralarda nokta operasyonları yaptıkları kaydedildi. New York Times, Amerikalı yetkililerin, Kamboçya’nın Vietnam savaşında oynadığı role benzer bir bir rolü Irak savaşında Suriye’nin oynadığını dile getirdiğine dikkat çekti. Savaşın kapıda olduğu belirtilen haberde, Bush’un, henüz Esad’ı devirecek stratejiyi imzalamadığı da belirtildi.

Irak’taki özel ABD birlikleri, direnişçileri kovalama bahanesiyle Suriye topraklarına sızdı. Amerikan askerleri çatışmaya girdiği çok sayıda Suriyeli askeri öldürdü. ABD ordusunun sınır ötesinden istihbarat elde etmek amacıyla küçük gizli ekipler kullanarak Suriye içlerinde özel operasyonlar düzenlemeyi planladığını da yazan gazete, Suriye sınırındaki askeri hareketliliğin Irak’taki anayasa referandumu öncesinde daha da yoğunlaştığını belirtti. Amerikalı yetkililerin her geçen gün daha sık şekilde, Kamboçya’nın Vietnam savaşında oynadığı role benzer bir bir rolü Irak savaşında Suriye’nin oynadığını dile getirdiğine dikkat çeken New York Times, bu ülkenin direnişçiler için bir üs, sınırdan para ve mühimmat akışının sağlandığı bir kaynak ve nihayet gölgeler savaşının yapıldığı bir yer olduğunu iddia etti.

Gazete ayrıca, ABD Başkanı George Bush’un, gelecek haftalarda Suriye lideri Beşar Esad üzerinde daha fazla baskı oluşturabilmek için diğer yöntemlerin yanı sıra Suriye’ye karşı özel operasyonları da içeren daha fazla seçenek üzerinde durmaya başladığını da kaydetti. Bush’un, henüz Esad’ı devirmek için herhangi bir strateji ya da planı imzalamadığı ifade edilen haberde, bunun kısmen Esad’ın yerine kimin geçeceği konusundaki endişelerden kaynaklandığı yorumu yapıldı. Gazete, Washington’ın Esad yönetiminin bir değişim sürecine girmesi konusunda şimdilik umudunu, BM adına eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri suikastini araştıran Alman savcı Detlev Mehlis’in bu ay içerisinde tamamlayacağı rapora bağladığını kaydetti.

Rusya ve ABD dışişleri bakanları dün yaptıkları görüşmede İran’ın nükleer enerji programını sürdürme hakkı konusunda bir uzlaşmaya varamadı. Moskova, Tahran’ın uranyum zenginleştirmeyi sürdürmesine izin verilmesini savunurken Washington bunu kabul etmiyor. Görüşmeler hakkında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşması NPT’ye üye bütün ülkelerin uranyum zenginleştirme hakkı var” dedi. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ise “NPT sadece haklar vermiyor, ayrıca yükümlülükler de getiriyor. Bu haklar meselesi değildir. Uranyumun zenginleştirilmesi konusunda İran’a güvenilebilir mi” diye konuştu.

Altmış Dördüncü Bölüm: 10.11.2005 tarihli çıkan bir haberde, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ve Irak Başbakanı İbrahim Caferi’yi Şam’a davet etti. ABD ve Irak’ın, Suriye’nin yabancı savaşçıların Irak’a girmesini durdurmak için yeterli çabayı göstermediği suçlamalarını ’’büyük yalan’’ olarak nitelendiren Esad, Washington yönetimini, Suriye’nin Bağdat hükümetiyle dostane ilişkiler kurma çabalarına zarar vermekle suçladı. Esad, televizyonda yaptığı konuşmada, ’’Suriye’nin, ABD’nin taleplerinden ayrı olarak, sınırlarını kontrol etmede çıkarı var. Çünkü Irak’taki kaos, doğrudan Suriye’deki güvenliği etkiliyor. Iraklı kardeşlerimizle tam işbirliğine hazırız’’ ifadesini kullandı. ’’Haksız korkuların üstesinden gelmek ve Suriye’yi ziyaret etmek için Talabani ve Caferi’ye davetimizi yineliyoruz’’ diyen Esad, ’’Irak’ta büyükelçilik açmak için bu ülkeye gönderdikleri diplomatik heyetin Iraklı yetkililerce terslendiğini ve heyetin eli boş geri döndüğünü’’ söyledi. Esad, ’’Suriye’nin sınırda kontrolün sağlanması için ABD’den teknik yardım istediğini, ancak hiçbir şey elde edemediğini’’ de belirtti. ABD ve Irak, Şam yönetimini, ’’Irak’ta istikrarsızlığa destek için yabancı militanların Irak’a girmesine izin vermekle’’ suçluyor.

Altmış Beşinci Bölüm: 10.11.2005 tarihli çıkan bir haberde, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, hükümetinin Lübnan’ın Suriye aleyhtarı eski başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesi konusundaki soruşturmada Birleşmiş Milletler ile tam işbirliği yapacağını söyledi. Bu konudaki gelişmeleri televizyonlardan canlı yayımlanan bir konuşmayla bizzat değerlendiren Esad, tam işbirliği vaadine rağmen Suriye’nin güvenliğine zarar verebilecek herhangi bir adımı kabul edemeyeceklerini bildirdi. Suriye Cumhurbaşkanı, ’intihar anlamına gelecek’ bazı taleplerden söz etti. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ise Suriye’ye soruşturmada işbirliği göstermemesi halinde yaptırım uygulanması gerektiğini söyledi. BM Güvenlik Konseyi geçen ay aldığı bir kararla Şam yönetiminden 15 Aralık’a dek tam işbirliği göstermesini istemiş, doğrudan yaptırım tehdidi yapmamıştı. Bu tarihten sonra Konsey durumu yeniden değerlendirecek. Ülkesinin Hariri suikastı konusunda masumiyetinin kesin olduğunu belirten Esad, "Suriye bu olaya ne hükümet ne de birey düzeyinde karışmıştır.

Olay sadece siyasi bir sorun" diye konuştu. Şam Üniversitesi’ndeki konuşma sırasında binlerce Suriyeli, Esad lehinde tezahürat yaptı ve Suriye bayrakları salladı. Esad, soruşturma heyetine başkanlık eden savcı Detlev Mehlis’in Şam’ı ziyaret etmesi yolundaki daveti reddettiğini söyledi. Esad Mehlis’in görüşmek istediği Suriyeli yetkililerle Suriye’deki BM binasında ya da Arap Birliği’nin Kahire’deki merkezinde görüşme önerisini de kabul etmediğini belirtti. Suriye ayrıca görüşmelerde bir de resmi yetkilinin bulunmasını şart koşuyordu. Birleşmiş Milletler yetkilileri, eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin suikast sonucu öldürülmesiyle ilgili soruşturmaları kapsamında altı Suriye yetkilisiyle ülke dışında ve baş başa görüşmek istiyor. Bu yetkililer arasında Beşar Esad’ın kardeşi ve kayınbiraderinin de olduğu sanılıyor. Esad iktidardaki Lübnan hükümetine de sert eleştiriler yöneltti. Esad, suikast sonrası Hariri’nin oğlu Saad Hariri öncülüğünde kurulan hükümetin Lübnan’ı Suriye aleyhtarı komplolar için bir platform olarak kullandırdığını öne sürdü.

Suriye lideri, Lübnan hükümeti için ’başkalarının emrini uygulayan bir kukla hükümet’ ifadelerini kullandı. 14 Şubat’ta Beyrut’ta düzenlenen Hariri suikastinden bu yana giderek artan bir baskı altındaki Esad’ın açıklamalarını yüzlerce gazeteci izledi. Suriye, suikasta karıştığı yolundaki iddiaları reddetse de, olayla ilgili kendi soruşturmasını başlatmıştı. Detlev Mehlis, geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda, Hariri suikastinin, Lübnan ve Suriye istihbaratlarının desteği olmaksızın düzenlenmesinin çok zor olduğunu belirtmişti. Mehlis ayrıca Suriyeli yetkilileri soruşturmayı engellemeye çalışmakla suçladı.

Altmış Altıncı Bölüm: 14.11.2005 tarihli çıkan bir haberde, İsrail Başbakanı Ariel Şaron, Suriye ve İran’ı ’şer ekseni’ olarak niteledi ve uluslararası topluluktan bu iki ülkeye karşı tavır almasını istedi. İsrail’e bu akşam saatlerinde gelen ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’in da katıldığı bir forumda konuşan Şaron, ’İran ve Suriye, bölge istikrarını tehdit eden sorumsuz liderler tarafından yönetiliyor. Bu ülkeler terörizmi ve terörist unsurları cesaretlendiriyor, onları manipüle ediyor, eğitiyor ve finanse ediyor’ ifadelerini kullandı. Uluslararası topluluğa seslenen İsrail Başbakanı, İran’a, nükleer programını durdurması yolunda baskı uygulanması, Suriye’ye de eski başbakan Refik Hariri suikasti soruşturmasına katkıda bulunmaya zorlanması çağrısında bulundu. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ise, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın ’İsrail haritadan silinmeli’ yolundaki son açıklamalarını kınayarak, Ahmedinecad’ın açıklamalarının uluslararası sistemde kabul edilemeyeceğini savundu.

Altmış Yedinci Bölüm: 16.11.2005 tarihli MİLLİYET gazetesinde çıkan “Gül’den Suriye’ye Sürpriz Ziyaret” başlıklı bir haberde, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’la görüşmek için sürpriz bir biçimde Suriye’ye hareket etti. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, kısa bir çalışma ziyaretindi bulunmak üzere sürpriz bir biçimde Şam’a gitti. Gül’ün Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’la görüşeceği ve akşam saatlerinde Türkiye’ye döneceği öğrenildi.

Konu ile ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, "Türkiye’nin bölgesinde meydana gelen gelişmelere kayıtsız kalması beklenemez. Sayın Bakanımız Suriye’ye de bu anlayışla gitmektedir. Türkiye, bölge istikrarının korunması ve bölgedeki reform hareketlerinin devamı için bugüne kadar gösterdiği çabaları bundan sonra da sürdürmekte kararlıdır" ifadeleri yer aldı. Açıklamada ayrıca, Abdullah Gül’ün Şam’da yapacağı görüşmede Eski Lübnün Başbakanı Refik Hariri’ye yönelik suikastin aydınlatılması amacıyla BM Komisyonu tarafından yürütülen soruşturmanın tamamlanması için tanınan ek sürenin hızla tükenmekte olması ışığında 1636 sayılı BM kararının hükümlerinin yerine getirilmesi konusunun öncelikle ele alacağı belirtildi. Gül’ün ziyaretinde ayrıca Irak’ta devam eden siyasi sürecin de ele alınacağı ifade edildi.

Bu konuya ilişkin aynı tarihli MİLLİYET gazetesinde çıkan ikinci bir haberde de; ABD’nin Ankara Büyükelçiliği, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün Suriye ziyareti sırasında ileteceği mesajlar konusunda Türkiye ile aynı görüşleri paylaştıklarını bildirdi. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden üst düzey bir yetkili, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Gül’ün Suriye ziyareti hakkında önceden haberdar edildiklerini, bu ziyaret öncesinde Türk ve Amerikalı yetkililerin ziyaretin içeriğini konuştuklarını kaydetti. Gül’ün Suriye tarafına ileteceği mesajlar konusunda hemfikir olduklarını ifade eden Amerikalı yetkili, bu mesajların, Suriye’nin terörizme destek vermemesi, Irak ve Lübnan’ın içişlerine karışmaması ve özellikle de Hariri suikastıyla ilgili soruşturmada uluslararası toplumla işbirliği yapması konularında olduğunu söyledi.

Altmış Sekizinci Bölüm:

01.12.2005 tarihli İNTERNETHABER web sitesinde çıkan “Hariri Suikastinde İlginç Gelişme” başlıklı bir haberde, Hariri Suikastı'nın görgü tanığı olarak Lübnan'da şahitlik yaptıktan sonra Suriye'ye kaçarak ifadesini değiştiren Hüssam Tahir Hüssam, avukatı Teysir İd ve Suriye Enformasyon Bakanı Dr. Mahdi Mahalala ile birlikte bir basın açıklaması yaptı. Hüssam, Lübnan'da kendisinin ve nişanlısının tehdit edildiğini söyledi. Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri'nin, Lübnan'da bir suikastı sonucu öldürülmesi olayına tanık olduğunu ifade ederek, mahkemede şahitlik yaptıktan sonra Suriye'ye kaçıp ifadesini değiştiren Hüssam Tahir Hüssam, avukatı Teysir İd ve Suriye Enformasyon Bakanı Dr. Mahdi Mahalala ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi. Hüssam, kendisinin ve nişanlısının Lübnan tarafından tehdit edildiğini söyleyerek, "Lübnan'daki nişanlım şu an tehdit altında. Nişanlıma bana karşı şahitlik yapılması için baskı yapılıyor" dedi.

Hüssam'ın avukatı Teysir İd de Hüssam'a, Lübnan'da baskı ve işkence sonucu şahitlik yaptırıldığını ve Hüssam'ın baskılar sonucu Suriye'ye kaçıp ifadesini değiştirmesinin ardından, Lübnan'daki nişanlısına Hüssam'ın akli dengesinin yerinde olmadığına dair bir demeçte bulunması için tahditlerde bulunulduğunu söyledi. Teysir İd konuşmasında, "Detlev Mehlis'in, Suriyeli 5 üst düzey yetkilinin şüphelendiği raporu da Hüssam'ın ifade değiştirmesi ile geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü bu şahitlik baskı ve işkence altında yapılmıştır. Mehlis bunu bilsin ya da bilmesin, bu bir şeyi değiştirmez. Hüssam baskıdan kurtuldu ve ifadesini değiştirdi. Buna hakkı vardır. Sadece Suriye tasalarında değil, uluslararası yasalara göre, bir şahit ifadesini değiştirebilir. Çünkü önceki ifadesi baskı altında yapılmıştı" diye konuştu.

Irak Enformasyon Bakanı Dr. Mahdi Mahalala ise, "Suriye hakkında hazırlanan Mehlis raporu Hüssam'ın ifadesini değiştirmesi ile geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü bu rapor baştan sona kadar sahte bir şahitlik üzerine yapılmış ve yazılmıştır. Bununla beraber Suriye ve Lübnan arasındaki ilişkiler iyi bir şekilde devam ediyor. Lübnan'ın Barcelona'da yaptığı açıklamalardaki tutumu ümit vericidir" şeklinde konuştu.

Altmış Dokuzuncu Bölüm: 12.12.2005 tarihli MİLLİYET gazetesinde çıkan “Lübnan’da Bomba Patladı, Suriye Karşıtı Gazeteci Milletvekili Öldü” başlıklı bir haberde, Lübnan'ın başkenti Beyrut'un bir banliyösünde bombalı araç havaya uçtu, gazeteci milletvekili Cibran Tüeyni öldü. Görgü tanıkları, patlamada 4 kişinin öldüğünü ve yaralananlar olduğunu kaydederken, polis, patlamada en az 10 kişinin yaralandığını kaydetti. Lübnan televizyonları LBC ve Future, Suriye karşıtı Tüeyni'nin bombalı saldırıda öldüğünü duyurdu. Polis, Tüeyni'nin öldüğü haberlerini henüz resmi olarak doğrulamadı. Bölgeden gelen haberlerde, Beyrut'ta nüfusun çoğunluğunu Hıristiyanların oluşturduğu sanayi bölgesi Mekalis'teki patlamada zırhlı bir aracın zarar gördüğü bildiriliyor.

Patlamada bazı araçların ve çevredeki dükkanların alev aldığı, binalarda hasar meydana geldiği kaydediliyor. Kurtarma görevlilerinin yaralıları hastaneye kaldırmaya çalıştığı, polisin bölgeyi kordon altına aldığı bildirildi. Patlamanın meydana geldiği, nüfusun çoğunluğunu Hıristiyanların oluşturduğu sanayi bölgesi Mekalis'in, eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri suikastını soruşturan BM heyetinin bürosunun birkaç kilometre uzağında olduğu belirtiliyor. Lübnan'da son aylarda meydana gelen bir dizi patlama, basın yayın organları tarafından Hariri suikastıyla bağlantılandırılarak, saldırılar soruşturmayı engelleme çabaları olarak nitelenmişti. Bugünkü patlamadan birkaç saat önce, BM soruşturma heyetinin başkanı Detlev Mehlis'in soruşturmayla ilgili son raporunu BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a sunduğuna dikkat çekiliyor. Mehlis'in, önceki ayki raporunda, şubat ayında düzenlenen Hariri suikastına Suriyeli ve Lübnanlı istihbarat servislerinin karıştığı ima edilmişti.

SURİYE'DEN İLK TEPKİ Suriye, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta meydana gelen patlamanın zamanının, Suriye’nin itibarını zedeleme niyetinin göstergesi olduğunu bildirdi. Suriye’nin resmi ajansının haberinde, Beyrut’ta, nüfusun çoğunluğunu Hıristiyanların oluşturduğu sanayi bölgesi Mekalis’de meydana gelen, "zamanlamasıyla Suriye’ye suçlamalar yöneltme niyeti taşıyan" saldırının kınandığı belirtildi. Aynı konuya ilişkin 13.12.2005 tarihli çıkan bir haberde de; Lübnan'da Suriye karşıtı gazeteci ve milletvekili Cıbran Tüveyni, dün düzenlenen bombalı araç saldırısında hayatını kaybetti. Dün sabah saatlerinde başkent Beyrut'un Hıristiyan mahallesi Mekalis'te düzenlenen saldırıda, Tüveyni'nin yanı sıra 3 kişi öldü, 30 kişi de yaralandı. Bombalı saldırıyı adı duyulmamış "Doğunun Özgürlüğü ve Birliği Savaşçıları" adlı bir örgüt üstlendi. Örgütün Reuters'a gönderdiği faksta, "Lübnan'da Arabizmin diğer muhaliflerini de aynı akıbetin beklediği" belirtildi.

Tehdit aldığı için Fransa'da yaşayan Tüveyni'nin önceki gün Lübnan'a döndüğü öğrenildi. 48 yaşındaki Tüveyni, ülkenin en büyük gazetelerinden El Nahar'ın genel müdürlüğünü yapıyordu. Ortodoks listesinden parlamentoya giren Tüveyni, El Nahar'ın kurucusu, eski politikacı Gassan Tüveyni'nin oğluydu. Aynı gazetede çalışan Suriye karşıtı gazeteci Samir Kasir de suikasta kurban gitmişti. Tüveyni'nin dayısı ve şimdiki kabinede Haberleşme Bakanı olan Marvan Hamada da geçen yıl başkent Beyrut'ta uğradığı suikasttan kurtulmuştu. Cıbran Tüveyni suikastının, eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesiyle ilgili BM soruşturmasını yürüten Alman Savcı Detlev Mehlis'in, Suriye'yi suçladığı raporunu önceki gece New York'ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a teslim etmesinin hemen ardından düzenlenmesi dikkat çekti.

BM Güvenlik Konseyi üyelerinin bugün Mehlis'i dinlemeleri bekleniyor. 25 sayfalık raporda, Suriye'nin Hariri suikastıyla olan bağlantısını daha da kuvvetlendiren yeni kanıtlar bulunduğu belirtilirken, Şam yönetimi BM'nin soruşturmasını engellemeye çalışmakla suçlanıyor. Mehlis raporunda, ekibinin, suikastla bağlantılı 19 zanlıyı belirlediğini, bunlardan 5'inin Viyana'da sorgulanan Suriyeli yetkililer olduğunun da altını çiziyor. Lübnanlı Dürzi lider Velid Canbolat, saldırıdan Suriye'yi sorumlu tuttu ve bu olayla Hariri suikastıyla ilgili BM tarafından yürütülen soruşturmanın bağlantısı olduğunu ileri sürdü. Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora da, Tüveyni suikastının soruşturulması için BM Güvenlik Konseyi'ne başvuruda bulunacağını açıkladı. Saldırıya şiddetle kınayan Beyaz Saray, Tüveyni'nin öldürülmesini, Lübnan'ı Suriye'nin egemenliğine boyun eğdirtmeyi hedefleyen "bir terörizm eylemi" olarak niteledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Scott McClellan, suikastın "Zalim bir saldırı" olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanı Rice da olayla ilgili Şam'ı suçladı. BM Genel Sekreteri Kofi Annan da, saldırıyı şiddetle kınayarak, şok olup dehşete düştüğünü bildirdi. Annan, Lübnan'da dün ve daha önce düzenlenen saldırıların sorumlularının adalet önüne çıkarılarak yaptıklarının cezasız kalmaması gerektiğini de vurguladı. Hanzade Doğan'a 'Tehdit ediliyorum' demişti Gazetemizin İcra Kurulu Başkanı ve Dünya Gazeteler Birliği (WAN) Yönetim Kurulu Üyesi Hanzade Doğan, Lübnanlı gazeteci Tüveyni'nin ölümünün ardından şu açıklamayı yaptı: "Kendisi WAN Yönetim Kurulu üyesiydi. Ölümünü büyük üzüntüyle karşıladım. Büyük bir kayıp. Kendisiyle en son geçen ay Kopenhag'da yapılan WAN toplantısında görüşmüştük. Bir süredir ölüm tehditleri aldığı için Paris'te yaşıyordu.

Son karşılaşmamızda 'Lübnan'a dönemiyorum. Çok büyük tehditler alıyorum' demişti". WAN Genel Müdürü Timothy Balding de Yönetim Kurulu üyelerine gönderdiği mesajda, "Cıbran, Lübnan'daki siyasi süreci baltalamaya çalışan katiller için öncelikli bir hedef olduğunu çok iyi biliyordu. Buna rağmen, onun liderliğinde Arap dünyasında bağımsız gazeteciliğin meşalesi olan El Nahar'ın başında kalmayı seçti" dedi.

Sağlıcakla kalın. , Saygılarımla,

ŞEHİTLERİN SESI

 

 
 
Bugün 10 ziyaretçi (24 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol